Özet:
Boğaziçi'nde, 17 yüzyıldan itibaren sahil şeridinde yer alan kıyı yapılarıyla ve köy içi yerleşimleriyle kendine özgü bir yaşam kültürü kurulmuştur. Bu kapsamda, Ortaköy ve Arnavutköy arasındaki Boğaziçi dilimine, 17. yüzyıldan itibaren pek çok sahilsaray ve sahilhane inşa edilmiştir. Özellikle bu sahil, 18. yüzyıldan itibaren hanedan ailesinin ve üst düzey ailelerin sahilsaray ve sahilhanelerine ev sahipliği yapmıştır.Ortaköy ile Kuruçeşme kıyı şeridinde yer alan yalılar, özellikle 19 yüzyıl başından, 20 yüzyıl başına kadar farklı dönemler içinde yıkılmış, yanmış, el değiştirmiştir. Kuruçeşme koyundaki siluet değişimi, 19. yüzyıldan itibaren haritalarda, gravürlerde, fotoğraflarda net olarak görülmektedir. 19. yüzyıl başında Fauvel'ın ve Melling'in resmettiği, 19. yüzyıl ortalarında Kargopoulo'nun, Abdullah Freres'in, Sebah&Joaillier'in ve 20. yüzyıl başlarında Miralay Ali Sami'nin fotoğraflarındaki bu yapılardan günümüze, birkaç yalı kalmıştır. 20. yüzyıl başından itibaren, Ortaköy'den başlayıp, Kuruçeşme ve Arnavutköy'den geçen tramvay hattının döşenmesi, yalıların koruları ve arka bahçeleriyle olan ilişkilerine zarar vermiştir. Cumhuriyet Dönemi'nde ise, Osmanlı hanedanına ve üst düzey ailelere ait sahilsarayların ve yalıların olduğu Ortaköy Kuruçeşme kıyı şeridi ile ilgilenilmemiş, bu yalılar satılmış ve yıkılmış, bazılarının arsaları ifraz edilmiştir. 1920'li yıllardan itibaren, kıyı şeridinde yer alan yalılar teker teker yanmış ve yıkılmış, yerleri kömür deposu olarak kullanılmaya başlamıştır.1950'li yıllardan itibaren yapılan sahil yolu çalışmaları, daha sonraki dönemlerde çıkan yangınlar, tahripler, hatalı işlevlendirme ve restorasyonlarla kalan yalıların bir kısmı da zarar görmüştür. Çalışma alanında, 20. yüzyıl başı fotoğraflarında yer alan 66 adet yalıdan, 8 adet yalı günümüze ulaşabilmiştir. Bununla birlikte, Boğaziçi'nin doğal peyzajında da, 1950'li yıllardan bu yana bozulma yaşanmıştır. İki yakayı birbirine bağlamak amacıyla yapılan Boğaziçi Köprüsü'nün yapımıyla kıyıda yer alan köprü ayakları ve bağlantı yolları çevresinde kentsel yoğunlaşma başlamıştır. 1986 yılında, Kuruçeşme'de yer alan kömür depoları alan dışına çıkarılmıştır. Ancak tarihi ve doğal çevrenin korunmasına ilişkin özel bir yasası olmasına karşın, Boğaziçi'nin doğal ve kültürel peyzajı zarar görmüştür.Boğaziçi mimarisinin tarihsel süreç içinde edindiği kamusal imgesi ve kimliğinin sanat, kültür ve mimari ile yenilenmesi ve desteklenmesi önemlidir. Boğaziçi yalıları, koruları, köşkleri ve kültürü ile pek çok sembolik değerleri üzerinde taşımaktadır. Bu sebeple, Boğaziçi kültürel ve doğal peyzajının korunması ve sürdürülmesi desteklenmektedir. Boğaziçi'nin özgün dokusunu bozmadan yapılaşmak, tarihsel yapılaşmayı korumak ve güzelleştirmek ülkemizin geleceği için önem taşımaktadır. Bu bağlamda Ortaköy-Kuruçeşme sahil şeridinde, mevcut tarihi dokunun korunması, sayıları oldukça fazla olan uyumsuz binaların fiziksel ömürlerinin bitmesiyle veya daha önceden yerlerinden kaldırılmaları, yeşil alan ve rekreasyon alanlarının yaratılması ve bu alanlarda kıyı şeridinin tarihsel kimliğinin ortaya çıkarılması gerçekleştirilmelidir. Ortaköy-Kuruçeşme kıyı şeridinde belirlenen rekreasyon alanlarında bölgenin geçirdiği tarihsel dönemlerin zenginliğini ve değerlerini ifade edecek şekilde, yapı izleri ve yaşam biçiminin, araştırılacak çağdaş yöntemlerle vurgulanması, Boğaziçi'nin sanal ortamda teknolojiyle buluşturulması desteklenmektedir.