Özet:
Yoğun dönüşüm baskıları altında kalan birçok kentsel koruma alanı, sahip oldukları doğal ve kültürel değerleri yitirme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu durum sürdürülebilirlik kavramını evrensel bir ilke olarak benimsemiş planlama disiplini açısından önemli bir sorun kaynağıdır. Bu tezin amacı, dönüştürücü ve korumacı güçler arasında yaşanan bir karşıtlık ve çatışma olarak nitelendirilebilecek olguyu siyasal bir bakış açısıyla ele almak ve İstanbul Boğaziçi Sit Alanı örneğinde kentsel siyaset çözümleme yaklaşımlarından Rejim Kuramı bağlamında incelemektir. Bu amaç doğrultusunda TMMOB Mimarlar Odası ile Şehir Plancıları Odası'nın 1988 ve sonrasında Boğaziçi'ne ilişkin olarak açmış oldukları davalar incelenmiş ve bulgular Kentsel Rejim Kuramı bağlamında yorumlanmıştır. Çalışmanın bulguları İstanbul Boğaziçi Sit Alanı'nın incelenen dönemde, koruma konusunda yeterli ölçüde duyarlılık taşımayan parçalı yapıdaki dönüştürücü bir rejim tarafından yönetildiğini ortaya çıkartmıştır. Yukarıda altı çizilen karşıtlık ve çatışma, söz konusu rejim ile bu rejim içinde yer almayan kesimlerden birisini oluşturan korumacı muhalefet arasında yaşanmaktadır. Genel bir soyutlama olarak rejimlerin parçası olmayan grupların, rejimler ile fizik mekan arasında, her karşıt grubun katmanlarından birini meydana getirdiği çok katmanlı bir karşıt direnç yarı geçirgeni oluşturduğunu düşünmek olanaklıdır. Rejimler fizik mekana yönelik tasarımlarını gerçekleştirebilmek için bu yarı geçirgenin direncini aşmak durumunda kalmakta ve amaçladıkları dönüşümün az ya da çok ancak bir bölümünü sağlayabilmektedirler. Bu durumda bir sit alanının yeterince korunabilmesinin iki koşula bağlı olduğu anlaşılmaktadır. Birinci koşul alanın korumacı bir rejim tarafından yönetilmesi, ikincisi ise, bunun olmadığı durumda, etkin bir korumacı muhalefetin ve geçirgenliği düşük bir karşıt direnç yarı geçirgeninin varlığıdır.