Özet:
Ülkemizde nüfusun aşırı biçimde artması ve bununla birlikte arazi kullanımı ile ilgili kararların doğal ekolojik dengeyi bozucu nitelik göstermesi ve buna bağlı olarak çevre sorunlarının tüm canlı yaşamı tehdit eden boyutlara ulaştığı izlenmektedir. Yenilenemeyen doğal kaynakların tükenmesine neden olan şehirleşme olgusunun planlama yöntem ve teknikleriyle olumsuz etkilerinin ortadan kaldırılması önem taşımaktadır. Bu nedenle Tez'e konu olan Bursa Nilüfer Çayı Başköy - Kestel Bölümü ve alt havzalarının güncel arazi kullanımı incelendiğinde hükümetlerin aldıkları kararlar neticesinde sanayileşme sürecine bağlı olarak mekân organizasyonu radikal olarak değişmiş, birinci sınıf tarım toprakları üzerinde ve jeolojik açıdan yüksek geçirgenliğe sahip kayaçların oluşturduğu alanlarda yer alan yerleşim ve sanayi alanları gibi kentleşme olgularının havzayı oluşturan doğal kaynaklar üzerinde kirlilikler veya kirlilik riskleri ortaya koyduğu görülmüştür.Araştırmada Nilüfer Çayı'ndan alınan su örnekleri üzerinde yapılan çözümlemelere bağlı olarak, kimyasal kirliliklerin su kalitesine etkisinin değerlendirilmesi, kirliliklerin yayılması ile bu kirliliklerin fiziki coğrafya özellikleriyle ilişkilendirilmesi, elde edilen kirliliklerin uluslararası standartlarla karşılaştırılarak Coğrafi Bilgi Sistemleri'nin (CBS) bir araç olarak kullanılması ve tüm bu analitik çalışmaların bir bütün halinde değerlendirilmesi ana ilke olarak kabul edilmiştir.Araştırmayı yönlendiren teorik bilgilerin ortaya konulması, havza kavramına bağlı olarak havzanın, doğal kaynakların ve ekosistemin bütüncül bir sistem olması ve bu bakış açısıyla değerlendirilmesi gerekliliği ortaya konulmuştur. Ekolojik risk değerlendirmesi metodolojik olarak irdelenmiş, bazı entegre edilebilecek modeller anlatılmıştır. Ardından hava, su ve toprak evrensel kirlilik parametreleri, alt - üst limit değerleri ve bu parametreler ile diğer doğal-yapay faktörler arasındaki ilişkiler irdelenmiştir. Araştırma alanının doğal yapısı ve arazi yapısı ile doğal kaynakların kendi iç süreçlerinden meydana gelen doğal çevre sorunları ortaya konulmuştur. Tarihsel süreçte Bursa kentinin mekânsal oluşumu, sosyo - ekonomik yapısı değerlendirilmiş, mevcut ve geçmiş arazi kullanımları ekolojik açıdan irdelenmiş, imar planlarına bağlı olarak arazi kullanımından kaynaklanan kirlenmeler ve riskler ortaya konulmuştur. Ardından havza içinde kirlilik yaratan bütün elemanların ilişkisel bir kurguya sahip olmasından yola çıkarak insan faaliyetleri ve arazi kullanımlarına bağlı olarak ortaya çıkan kirliliklerin (yerleşim, tarımsal faaliyetler, sanayi boşaltımları ve ulaşım gibi) belirlenebilmesi için araştırma alanında yapılmış olan kirlilik analizleri değerlendirilmiştir. Araştırma alanında toprak, hava ve su kirliliği sonucu oluşan ekolojik sorunlar, baskılar, baskı kaynakları ve özellikleri, olumsuz etkilerin ölçülmesi, uluslararası standartlar ile karşılaştırma adımları gerçekleştirilmiştir. Araştırma alanının sahip olduğu fiziki ve beşeri özelliklerine bağlı olarak toprak ve yeraltı suyu kirliliği riskleri CBS metodolojisi ile ortaya konulmuştur. Son olarak tez kapsamında yapılmış tüm analizler değerlendirilmiş, araştırma alanının korunmasına yönelik tedbirler ortaya konulmuştur.Yapılan çözümleme çalışmalarından elde edilen bulgulara göre fonksiyon alanlarının neden olduğu baskılar, tarım alanlarında kullanılan gübre ve pestisitler, sanayi alanlarından kaynaklanan işlem atıklarının Nilüfer Çayı'na, toprağa ve kuyular aracılığı ile yeraltı suyuna boşaltılması, konut alanlarından kaynaklanan evsel atık suların Nilüfer Çayı'na veya kuyulara boşaltılması, bazı bölgelerde var olan kanalizasyon şebekelerindeki kaçaklar nedeni ile yeraltı sularının kirlenmesi ve özellikle ısınmadan ve ulaşım araçlarından kaynaklanan hava kirliliği nedeniyle yaşanan inversiyon olgularına bağlı kirliliklerdir.Sonuç olarak Türkiye'de havza planı ve yerel alan planları yapılırken öncelikle doğal kaynakların mevcut durumunun saptanması, fiziksel - biyolojik ve ekolojik özelliklerinin olması gerektiği gibi irdelenerek arazi kullanımı kararlarının yönlendirilmesi gerekliliği vurgulanmıştır.