Özet:
Toplu halde yaşamaya başlayan insanlar, hep bir meydan veya ortak kullanılan alan etrafında toplanmışlardı. Bu alanlar şehir yaşamının en yoğun ve hareketli bölgeleridir. Avrupa'daki başarılı meydan ve aks çalışmaları incelenerek, Beyoğlu tarihsel çevresi ve onun yaşayabilen bir ortam olarak korunabilmesi bu tezin ana temasını oluşturur. Birinci bölümde genel olarak kent merkezleri, meydan ve aksların kullanımları ele alınmıştır. Endüstrileşmenin ve ticaretin gelişmesiyle artan nüfus meydanlarda büyük değişmelere neden olmuştur. Çeşitli problemlerin ortaya çıkardığı olumsuz etkiler de kısaca anlatılmıştır. İkinci bölümde kent merkezleri, meydan ve aks daha kapsamlı anlatılmıştır. Bu mekanlar da kendi aralarında çeşitli gruplara ayrılmıştır. Şehrin genelinde veya belli bir parçasında istenilen işlev ve elemanlar arası bağlantılar örneklerle ortaya çıkarılmıştır. Üçüncü bölümde kent merkezi, meydan ve aksın ilk toplumların yerleşmelerinden, günümüze kadar geçen süre incelenmiştir. Ticaret birlikte, şehirler ekonomik ve askeri olarak geliştiler. Bu gelişmeyle, meydanlar arası sirkülasyonu sağlayacak ana arterler, akslar oluştu. Meydan dışına taşan ticaret, yavaş yavaş bu akslara yerleşti ve şehrin büyümesi sürdü. Bu büyüme de beraberinde birçok sorunu getirdi. Dördüncü bölümde ticaret ve endüstri ile büyüyen ve hayat standartı artan kentlere, insanların gelip yerleşmesiyle birçok sorun ortaya çıkmıştır. Yoğunlaşan şehir artık yaşanmaz hale geldi. Böylece daha önce konut olan bölgeler, merkeze yakınlığından ve konumundan dolayı işyerine dönmüştür. Beşinci bölümde çeşitli nedenlerden dolayı işlevi değişen meydan ve akslar ele alınmıştır. Trafik, altyapı, nüfus gibi daha önce değinilen problemlerden dolayı konut alanı olan bu bölgeler, iş yeri, kültür merkezi, turizm gibi işlevleri alınca mekanlarda büyük değişiklikler 111Altıncı bölümde daha önceki bilgiler ışığında Beyoğlu Bölgesi incelenmiştir. 18. yüzyıldan sonra hızlanan ticaret sayesinde, Galata'ya yakın olan Beyoğlu hızla konut alanı olarak gelişmiş. Daha sonraları ticarethane ve iş merkezine dönüşmüştür. O zamanki teknolojiyle en fazla dört, beş kat yapılan binaların birçoğu bu gün bakımsız ve köhneleşmiş durumdadır. Çeşitli dönemlerde Beyoğlu bölgesinde çok katlı bloklar ve gökdelenler yapılmıştır. Bütün bunların ışığında sizlere ve kendime şu soruyu sormadan geçemiyorum. "Beyoğlu ve Taksim Meydanı'ndaki binaların yıkılanları mı daha şanslıydı, yoksa bugüne kadar ayakta kalabilenleri mi?"