Özet:
Günümüzde "kent" ve "mekan" kavramları sıkça kullanılırken, bir 21. yüzyıl insanı ve metropol yaşayanı olarak, "kentsel mekan" olgusunun asırlar öncesinden yok edildiği bir dönem ve mekanda, bu kavramların ne kadar bilinçli olarak kullanıldığı şüphelidir. "Kentsel mekan" olgusunu hiç yaşamadığımız için, kaybettiğimizin de farkında değiliz. Yaşadığımız iç mekanları güzelleştirmek için bir sorumluluk duymamıza rağmen, kentsel mekanı düzenleme sorumluluğunun belediyelere ait olduğunu düşünürüz. Fakat yoğun trafikten, hava kirliliğinden, yolların düzgün olmayışından, çarpık kentleşmeden dolayı sürekli şikayetçiyizdir. Kafamızda yer alan birçok soru ile okula, işe, eğlenmeye vs. gidip geliriz. Ortaçağ, Rönesans, ya da Barok dönemlere ait kısmen korunmuş bir Avrupa kenti görme fırsatı bulduğumuzda, ya da Safranbolu'ya gittiğimizde, bu mekanlarda duyduğumuz huzuru fark edip "Yaşadığımız kent neden böyle değil?" sorusunu sorarız. Bu soruyu şu şekilde de sorabiliriz: "Bilimsel alanda bunca teknolojik gelişmelere rağmen kentlerimizde neden her geçen gün yaşam kalitesi giderek düşüyor?" veya "Kentlerimizde tarihte var olan uygarlık seviyesini ve kentsel mekan kalitesini bugün neden yakalayamıyoruz?" Bütün bu sorulara cevap bulmak bu çalışmanın hazırlanma nedenini oluşturmuştur. Bu sorulan cevaplayabilmek için, kentsel çevreyi daha bilinçli bir gözle incelemek gerekir ve eski medeniyetlere ait kentlerin ortaya çıkışını ve gelişimini gözden geçirmek yararlıdır. Bu düşüncelerle, çalışma üç ana bölümde incelenmiştir: ilk ana bölümde genel olarak çevre kavramı, ikinci ana bölümde kentsel mekanı algılamak ve açıklamak için temel konular, üçüncü ana bölümde ise tarihsel süreçte kentlerin evrimi incelenmiştir. Tezin üçüncü bölümünü oluşturan kentsel çevreyi algılama ve açıklama ile ilgili temel konular, mekanın, kentsel mekanın ve kentsel biçimin tanımı, kentsel formun belirleyicileri, mekanı algılama, mekan ve zaman ilişkisi, mekan ve yer ilişkisi, kentin tipolojisi, sınıflandırma problemleri, kentsel mekanın bileşenleri (sokak ve meydan) ve vııözellikleri, kısmi çalışma alanları, son olarak da kenti algılamada tarihin önemi üzerinde durulmuştur. Dördüncü bölümde, Mezopotamya, Mısır ve Hindistan'ı içeren ilk yerleşimlerden başlayarak, Yunan kenti, Roma kenti, İslam kenti, Ortaçağ kenti, Rönesans kenti ve son olarak Endüstri Devrimi sonrası ve modern kentler incelenmiştir. Sonuç bölümünde, çalışmanın başında sorulan sorular, tezin ana metin bölümlerinde incelenen kavramlar doğrultusunda cevaplandırılmıştır. Kaybedilen "kentsel mekan" olgusunu yeniden kazanmak için öneriler sunulmuştur. vın