Özet:
Osmanlı împaratorluğu'nun son yıllarında başgösteren Batılılaşma hareketlerinin mimariye yansıması sonucu özellikle 19. yüzyılda başta İstanbul olmak üzere kentlerin siluetlerini değiştiren önemli yapı faaliyetleri olmuştur. Bu yapı faaliyetlerinin pek çoğuna yabancı veya levanten mimarlar imza atmışlardır. Bu mimarlardan biri olan İtalyan asıllı Levanten mimar Alexandre Vallauri 2 Nisan 1850'de İstanbul'da doğmuştur. Dönemim en iyi mimarlık eğitimi veren Ecoles Des Beaux- Arts'da 10 yıl süreli bir eğitim gören Vallauri 1879 tarihinde İstanbul'a dönerek mimarlık çalışmalarına başlamıştır. Ayrıca 3 Mart 1883 günü eğitime başlayan Sanayi-i Nefise Mektebi'nde Fenn-i Mimari öğretmem olarak çalışmaya başlamış ve istifa ettiği 10 Ağustos 1908 tarihine kadar bu görevde kalmıştır. Alexandre Vallauri'nin Paris'ten eğitimi tamamlayıp döndükten sonra Beaux-Arts ilkelerine uygun, planlama açısından üst düzeyde tasarımlar yapmıştır. Ancak planlamadaki bu başarıyı cephe düzenlemelerinde gösterememiştir. Belli kalıplar içinde sıkışıp kalan yapı elemanları, düz ve kesintisiz devam eden saçaklar Vallauri'nin hareketsiz, iki boyutlu cepheler tasarlamasına neden olmuştur. Alexandre Vallauri Düyun-u Umumiye Binası ile birlikte meslek hayatındaki en önemli ilerlemeyi kaydetmiştir. Yapının büyük kitlesini Beaux-Art'm ve geleneksel Osmanlı mimarisinin tasarım prensiplerini birleştirerek parçalamış ve hafifletmiştir. 1900'lerin başında Osmanlı saray çevresi ve üst düzey yöneticileri için yaptığı konutlarla da artık Vallauri mimarisinin karakterini netleştirmiştir. Geleneksel Türk konut mimarisi Beaux-Arts prensipleriyle yorumlayarak çağdaş bir duruma getirmiştir. Vallauri'nin ilginç mimari çalışmalarından biri olan Osman Reis Camisi ise çok yoğun bir şekilde Batı etkisine giren Osmanlı mimarlığının yeniden özüne dönme başka bir deyişle ulusal mimarlık akımının ortaya çıkmasına öncülük eden bir mimari anlayışla tasarlanmıştır. Bu yüzdendir ki cami 1. Ulusal Mimarlık Dönemi'nin karakteristik özelliklerini bünyesinde taşıyan ön bir modeldir. Vallauri'nin bu küçük yapısı en olgun eserleri arasında yer almaktadır. Alexandre Vallauri Osmanlı mimarisinde başlayan yeni üslup arayışlarını 1900'lerde dönemin mimari anlayışına da uygun biçimde geliştirerek, biçimiyle, malzemesiyle yeni ortaya çıkan sosyal ve kültürel ihtiyaçlara cevap veren yapılar yapmıştır. Vallauri'nin eserleri onu kendinden önce İstanbul'da çalışmış yabancı veya levanten meslektaşlarından ayırmaktadır.