Özet:
İnsanlığın evrimi yöneten yönetilen ilşkileri ile süregelmiştir. Yönetenler yani iktidar sahibi olanlar ise konumlarını ve ayrıcalıklarını arttırarak sürdürmek istemişler ve yönettikleri sınıftan farklı algılanmayı arzulamışlardır. Bu farklılık talebi temel insani ihtiyaçlardan biri olan barınmada da karşılığını bulmaktadır. İktidarın, sınıflandırmasını yapıp tarihçesini inceldiğimizde ise, kullanılan güç ve iktidar her ne olursa olsun, iradesini yansıtacak mekanlara etkisinin olduğunu görmekteyiz. Din adamları, krallar, diktatörler, desantralize olmuş yönetimlerin karar vericileri, çok uluslu şirketler, hatta medya, güç alanını arttırdıkça, iktidarının etkisini sürdürmek için, kendini seçkinleştirici yöntemleri benimsemiştir. Ayrıcalıklı bir saray, konut, parti merkezi, ezici bir kilise, ulu bir cami, yeniden yapılanan kentlerin kuvvetli aksları bir güç gösterme aracı olarak hissedilmektedir. Mimarın tasarımcı ve yapımcı rolüyle anlatılan ilişkiler içinde önemli bir yeri vardır. Mimar hizmet ettiği iradeyi yeteneği ve mesleki becerileri ile kuvvetlendirebilmekte, iktidarı ayrıcalıklı kılabilmektedir. Diğer taraftan mimar, özgürce yaratma işlevini iktidarın isteklerine uygun hale getirmek zorunda kalabilmektedir. İktidarın gücü ve mimarın yaratıcı becerisi ortaya çıkması zor eserlere yaşam şansı sağlayabilmektedir. Zaman zaman da iddialı meslek adamlarının kariyerlerini sona erdirebilmiştir. Ancak her ne olursa olsun iktidar ve mimari sıkı bir etki tepki ilişkisi sürdürür, iktidarın gücünü sürdürmek için mimariye, Mimarinin hayata geçmesi için güç ve iktidara ihtiyacı vardır. Bunlardan yola çıkarak tezin birinci bölümünde iktidar kuramlarından bahsedildi ve konu ile ilgilenmiş kuramcıların fikirlerinden yararlanıldı, ikinci bölümde iktidarın mimariyi etkilemesi üzerinde durularak örneklerle sınıflandırma yapıldı. Üçüncü ve son bölümde ise tüm anlatılanlar toparlanarak mimarın nasıl iktidardan pay alabileceği tartışıldı.