Özet:
Toplumun temelini oluşturan ailelerin, bir parçası olan konutlar, sadece ailelerin güven içinde yaşamalarını sağlayan bir barınak değil, aynı zamanda toplumun alışkanlıklarının ve geleneksel yaşantı tarzının kültürel bir ifadesidir. Toplu konutlar da, hangi tipte yapılırlarsa yapılsınlar, toplum yaşantısına uyum sağlayacak şekilde tasarlanmalıdırlar. Kuzey Kıbrıs' daki konut uygulamalarına baktığımızda, 1974' e kadar, ada genelinde gerek iklime gerekse toplum yaşantısına uyum sağlayan bahçeli konutların çoğunlukta olduğu ve kentlerin, bu konutlarla kimlik kazandığı görülmektedir. Adada, bahçeli konuttan toplu konuta geçişi başlatan ilk uygulama, 1980'li yıllarda devlet eliyle yapılan bahçeli sıra ev tipindeki toplu konutlardır. Bu konutlar, dönemin koşullarına, toplum yaşantısına ve iklime uygun tasarlanmış, uzun yıllar boyunca kentlerin gözde yerleşmeleri olmuşlardır. 1990'lı yıllarda devlet, bahçeli sıra ev tipinden vazgeçerek, daha az alan gerektiren, apartman tipindeki toplu konutları üretmeye başlamıştır. Ancak apartman tipindeki bu konutlar, toplum yaşantısına ve iklime uygun tasarlanmadığından, hiçbir zaman bahçeli sıra ev tipindeki toplu konutların yerini alamamışlardır. Bunun yanında, aynı yıllarda adadaki üniversitelerin artmasıyla birlikte, artan konut talebini karşılayabilmek adına, özel sektör de apartman tipi toplu konut üretimine başlamıştır. Özel sektöre ait konutların da, toplum yaşantısına uyum sağlayamadığı görülmüştür. Artan apartmanlaşma nedeniyle kentler, kültürel kimliklerini kaybetmektedirler. Bu araştırmayla, Kıbrıs'daki toplu konut uygulamalarının, toplum yaşantısına uymayan yönlerinin tespit edilerek, bundan sonraki uygulamalara yol göstermesi amaçlanmıştır. Araştırmanın ilk dört bölümü, kaynak taraması yöntemiyle oluşturulmuş kavramsal bilgileri içermektedir. Beşinci bölüm, kaynak taraması, anket ve gözlem çalışmalarıyla konut tiplerinin incelenmesi ve değerlendirilmesinden oluşmaktadır. Sonuç bölümünde ise toplu konutlarda toplum yaşantısına uymayan yönler tespit edümiş, elde edUen bulgular, anket ve gözlem sonuçlarına dayanılarak, bazı çözüm önerileri sunulmuştur.