Özet:
Loft yaşamı, 1950' li yıllarda ticari ve endüstriyel yer değiştirmenin bir sonucu olarak Amerika' da, kendilerine ucuz ve kullanışlı aynı zamanda çok amaçlı kullanıma uygun mekanlara ihtiyaç duyan sanatçılar tarafından yaratılmıştır. Loft yaşamı, endüstriyel yapıların hem yaşama hem çalışma kullanımı için dönüştürülmesi faaliyeti olarak tanımlanabilir. Loftlar, ilk kez Amerika' da özellikle geniş ve yüksek açıklıklı dökme demir binaların oldukça yoğun bulunduğu Manhattan bölgesinde ortaya çıkmıştır. Bu yapıların farklı kullanımlara uygun ve kiralarının ucuz olması özellikle sanatçıların eski endüstri bölgelerini tercih etmesine sebep olmuştur. Sanatçıların çalışabilmeleri için uygun mekanlara sahip bu yapıların kullanılması ile eski üretim bölgesi sanat merkezine dönüşürken, bölgedeki köhneleşmiş ama tarihi ve estetik değeri bulunan yapıların korunması, tescil edilmesi endüstriyel mirasın korunmasına da destek sağlamıştır. Sanatçıların loftlara ilgi göstermesi, klasik arz talep ilişkisinin göstergesi olarak gayrimenkul yatırımcılarının da bölgeye ilgi göstermesine neden olmuştur. Loft pazarlama piyasasının gelişmesi, loft yaşam tarzıyla çelişerek kiraların artmasına ve loft alanlarının genişlemesine yol açarken, bölgenin eski kullanıcıları olan üretim firmaları ve işçi sınıfını daha uzak bölgelere göç etmeye zorlanmıştır. Loft yaşamının şekillenmesi ve kanunen kabul görmesi, politikacıların, devlet kurumlarının, şehir plancılarının, gayrimenkul girişimcilerinin, sanatçı olan ve olmayan kullanıcıların, iş ve ekonomi dünyasının, üst-orta sınıfın ve işçi sınıfının birbirleriyle olan olumlu ya da olumsuz ilişkilerinden oluşan uzun ve zorlu bir süreç sonunda gerçekleşmiştir. Loft yaşamının orijinal ideali, `maximum alan' ve `minimum harcama' olsa da, prensipte halen istenildiği gibi yerleşilebilen bir mekan yaratmak için çok geniş bir alana sahip olabilmektir. Loft mimari tarzının sürekliliği de buna dayanmaktadır.