Özet:
Bilindiği gibi, tasarım sürecinde mimarı en çok etkileyen girdilerden biri imar kanun ve yönetmelikleridir. İmar kanunları ve şehir planlama kararlarıyla zaten sınırlanan tasarımcı parsel üzerinde çalışırken de imar mevzuatlar ile getirilen sınırlamalardan oldukça etkilenmektedir.İnsanlar tarihin ilk zamanlarından beri bu tür sınırlama ve kanunlarla karşılaşmışlardır. Barınma ihtiyaçlarını karşılarken karşılaştıkları ilk kanun ?korunmak? olmuştur. Korunma amaçlı değişik şekil ve büyüklükte barınaklar oluşturmuşlardır.Teknik bilginin gelişmesi, insanların birlikte yaşama ihtiyaçları, köylerin, kasabaların oluşumu, başlangıçta sadece korunma amaçlı olarak özgürce tasarlanan bu yapıların bir düzene girmesi gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Tarih boyunca bu düzenlemeler yöneticilerin elinde olmuş ve onların kararlarıyla sözlü kanunlara dönüşmüşlerdir.19. yy Sanayi Devrimiyle gelen hızlı nüfus artış, kentlerde eskiden beri gelen düzensizliği iyice ortaya çıkarmış, bununla birlikte imar ve şehircilik ihtiyacı giderek daha fazla hissedilmeye başlanmıştır.Osmanlı imparatorluğunda 19. yy deki bu değişimden oldukça etkilenmiştir. Özellikle 1. Dünya savaşı sonrasında yıkılan şehirlerin yeniden düzenlenmesi öncelikle Osmanlı İmparatorluğu ve sonrasında Yeni Türkiye Cumhuriyeti için imar ve şehircilik kanunlarını gerekli kılmıştır. Ancak tarihin ilk zamanlarından beri olduğu gibi kanunlar yönetici politikanın elindedir. Diğer kanunların olduğu gibi imar kanunlarının değişimi ve gelişimi, onun üzerinde karar yetkisine sahip olan yönetici gücün himayesindedir. Dolayısıyla bir mimarın işi olan tasarlama yetisi ve eseri olan tasarım idareci güç tarafından oluşturulan kanunlarla sınırlanmıştır.Bu çalışma bu sınırlamalar ve bu sınırlamaların tasarımı ve tasarımcıyı nasıl etkilediğinin üzerine yapılan bir incelemedir.