Özet:
Tarihsel süreç içinde farklı anlamlarla tanımlanan ve önceleri uygarlığın kendisi yerine de kullanılan kültür, günümüzde kentlerin dönüşümünü sağlayan başlıca bir araç olarak önem kazanmaktadır. Ekonominin yeniden canlandırılması, istihdam yaratılması ve bunun keskin bir yarışma ortamı içinde yapılması zorunluluğu yeni politika ve kentsel gelişme stratejilerini gündeme getirmiştir. Yerel yönetimler, politikacılar ve uzmanlar kentlerin küresel haritada yerlerini belirginleştirerek adlarını markalaştırmak ve diğer kentler üzerinde, rekabete dayalı imgesel bir üstünlüğünü yaratmak için kültür eksenli politikalar geliştirmektedirler. Bu nedenle kentlerde ekonomik gelişmenin sağlanması için kentlerin potansiyel yatırımcılar, yaşayanlar (residents) ve ziyaretçiler için çekiciliklerini arttırmada kültür turizmi önemli bir rol üstlenmiştir.
Küreselleşme ve bilgi teknolojilerinin yol açtığı değişimle birlikte dünyadaki kültür turizmi odaklı gelişme anlayışı da, salt fizik mekan odaklı bir eylem alanı olmaktan kültürel ve sosyal konuları da kapsayan daha bütünleşik bir yaklaşıma doğru evrilmeye başlamıştır (Hall [1]; Montgomery [2]; Grodach ve Loukaitou-Sideris [3]; Evans [4]; Maintland [5]). Kültür turizmi odaklı kentsel gelişme anlayışındaki bu değişim, turizm araştırmalarında ortaya konulan araştırma yöntemlerinin de değişmesine neden olmuştur. 1980’li yıllarda kültür turizmi araştırmaları kültürel miras değerleri ve daha çok statik analizlere dönüşen katılımcı anketleri kapsamında niceliksel bir yaklaşımın ürünüyken, kültür turizminin üretimi ve tüketiminin sosyal ve kültürel taraflarına doğru
yön değiştirmesiyle birlikte kültür turizminin toplumsal sınıfa dayalı yapısına ilişkin niteliksel yaklaşımlar da ortaya konulmaya başlanmıştır (Castellanos-Verdugo vd. [6]; Yoon [7]; Bolzoni [8]; Huning ve Novy [9]).
Turizm gelişiminin olduğu ya da öngörüldüğü bölgelerde, turistik tüketime ayrılan alanların belirlenmesi ve turizme karşı algı ve tutumların oluşmasında aktif olarak rol alan üç taraf bulunmaktadır. Bu taraflar o yerin sakinleri, turizm girişimcileri ve yerel yönetimlerdir (Bolzoni [8]). Ancak yapılan literatür taraması, turizm konusunda yapılan pek çok araştırmanın turizmin gelişmesinde rol alan bu üç tarafa odaklanmak yerine, turizmin ekonomik etkileri ile turistlerin eğilimlerine ve beklentilerine odaklanıldığını göstermektedir. Halbuki bir yerde turizm planlaması yapabilmek için öncelikle turizme konu olacak bölgedeki paydaşlarının çözümlenmesi gerekmektedir. Çünkü turistik bölgedeki paydaşları yok saymış ya da karşısına almış bir turizm anlayışının sürdürülebilir olma şansı yok denecek kadar azdır. Bu nedenle bu çalışmada kültür eksenli turizm gelişmesinin “yerin sakinleri”, “yer” ve “turizm sektörü” bileşenlerinin kendine özgü hangi objektif ve subjektif özelliklerine bağlı olarak değiştiğini ve bu bileşenler arasında nasıl bir ilişki olduğunu ortaya koyabilmek için yeni bir kavramsal model ve ölçüm yöntemi önerilmiştir. Ortaya konulan yöntem İstanbul’un uluslararası düzeyde kimliğini iyi bir şekilde tanımlaması dolayısıyla araştırma alanı olarak seçilen Boğaziçi Alanı örnekleminde test edilmiştir. Bu amaçla öncelikle çalışma alan sınırı içerisinde bulunan mahallelerin kültür turizmi açısından çekiciliğini ortaya koyabilmek için objektif göstergelere dair verilerin analitik değerlendirmeleri yapılmıştır. İkinci olarak, çalışma alanındaki yerin sakinleri ve turizm işletmelerinin kültür turizmi desteğini belirleyebilmek için her iki bileşenin objektif ve sübjektif göstergelerine dair verileri elde edebilmek amacıyla anket çalışması gerçekleştirilmiştir. Bu şekilde her üç bileşene dair elde edilen veriler öncelikle temel bileşenler analizine (TBA) tabi tutulmuştur. Bu aşamada TBA yönteminin seçilmesinin iki temel sebebi bulunmaktadır: Bunlardan ilki, TBA’nin farklı veri niteliğine sahip değişkenlerin birbirleri ile olan bağıntılarını ortaya koyması açısından oldukça faydalı olabilmesi ve ikincisi de kültür eksenli turizm kapasitesini ortaya koyan çok değişkenli yapıyı temel faktörler aracılığı ile tanımlayarak istatistiksel olarak daha anlamlı ve az sayıda veri ile değerlendirme olanağı sağlamasıdır (Çokluk vd. [10]; Özbakır [11]). TBA işleminden sonra objektif ve sübjektif boyutları belirleyen faktörlerin bileşik skorlarını ifade edebilmek için Ağırlıklandırılmış Doğrusal Kombinasyon (WCL) yöntemi kullanılarak yerel toplum boyutu, turizm sektörü boyutu ve yer boyutunun skorları elde edilmiştir. Son olarak, her üç boyuta ait elde edilen skorlar yeniden TBA ve WCL analizlerine tabi tutularak çalışma alanındaki mahallelerin kültür turizmi gelişme kapasitesine dair skorları ortaya konulmuş ve elde edilen araştırma bulguları ilgili yazın desteği ile birlikte tartışılmıştır.
Araştırma sonuçlarına göre yerin sakinleri ve turizm işletmelerinin kültür turizmine verdiği desteği etkileyen ortak faktörlerin “politik çevre algısı”, “turizmin algılanan olumlu etkileri”, “turizmin algılanan olumsuz etkileri” ve “sosyo kültürel çevre algısı” faktörleri olduğu tespit edilmiştir. Her iki boyutta da en çok etkiye sahip olan faktörün “politik çevre algısı” olması dikkat çekici bir noktadır. Her iki boyutu birbirinden farklılaştıran faktörlerin ise; yerel toplum boyutunda “fiziksel çevre algısı”, “kültürel faaliyetlere katılım” ve “sosyo demografik yapı” faktörleri olduğu belirlenirken, turizm sektörü boyutunda ise, “ekonomik çevre algısı”, “yere bağlılık” ve “turizm işlemlerinin niteliksel ve niceliksel özellikleri” faktörleri olduğu tespit edilmiştir. Yerin kültür turizmi
açısından çekiciliğini belirleyen faktörlerin ise “turizm ve kültür altyapısı” ve “tarihi, doğal ve fiziksel çevre” faktörleri olduğu belirlenmektedir. Önerilen ölçüm yöntemi aynı zamanda yerin sakinleri, yer ve turizm işletmelerinin kültür turizmi gelişmesine olan katkılarının düzeyinin alt bölgelere göre nasıl farklılaştığını da ortaya koymaktadır. Örneğin kültür eksenli turizm gelişmesinde diğerlerine göre daha avantajlı olduğu tespit edilen mahallelerin Beşiktaş ilçesi sınırları içerisinde bulunan Ortaköy, Bebek ve Kuruçeşme mahalleleri olduğu tespit edilirken, diğerlerine göre görece daha fazla dezavantajlı olduğu tespit edilen mahallelerin ise Beykoz ilçesindeki Yalıköy, Anadolu Kavağı ve Göksu mahalleleri olduğu anlaşılmaktadır.