Abstract:
Kentsel dönüşüm; doğal afet ve deprem risklerinin yüksek seviyelerde olduğu, sosyal gelişimini tamamlamamış, nüfus yoğunluğu kapasitesini aşmış bölgelerin yenilenmesi için başvurulan bir yöntemdir. Bilhassa kent çeperlerinde çarpık yapılaşmanın ve nüfus yığılmalarının fazla olduğu alanlarda ulusal ve uluslararası standartlara göre yeni bir planlama yapma düşüncesi dolayısıyla güncelliğini korumaktadır. Bu kavram, kimi zaman sadece deprem kaynaklı olarak işlenmiş, kimi zaman da planlamanın, mimari düşüncenin, çevresel etkilerin ve mühendislik parametrelerinin daha geniş perspektifte bir araya toplanmasıyla ele alınmıştır.
20. yüzyılın ortalarından itibaren ülkemizde özellikle büyük kentlere göçün hız kazanması ile birlikte kent içinde plansız yerleşim bölgelerinin fazlalaştığı, bu yüzden kentsel planlama standartlarının dışına çıkıldığı ve deprem tehlikesinin en korkutucu aktör olarak risk tehdidini artırdığı gözlemlenmiştir. 17 Ağustos 1999 Büyük Marmara Depremi’nden bu yana, afetlerin yol açtığı ve gelecekte olması muhtemel yeni deprem zararlarını minimize etmek için üzerinde çalışılan kentsel dönüşüm olgusu, söz konusu afetin sebep olduğu can kaybı sayısı, meydana getirdiği hasar tablosu ve ülke ekonomisine verdiği zarar hesap edildiği vakit, etkisi toplum üzerinde azımsanmayacak seviyede olmuştur. Özellikle Kocaeli ve Düzce depremlerinin ardından harekete geçen başta Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olmak üzere, yerel yönetimler, üniversiteler, mühendislik, mimarlık, planlama oda ve oluşumları ve benzer kuruluşlar, afet yönetimi hususunda özellikle etkin mühendislik hizmeti almamış yapıların yoğun olduğu bölgelerin fazlalığı dolayısıyla, İstanbul üzerine kapsamlı çalışmalar düzenlemişlerdir.
Günümüze değin dönüşüm ile ilgili genel ölçüt, depremin maddi ve manevi yıkıcı etkisinden dolayı can güvenliği kriteri olmuştur. Marmara depremi ile birlikte konunun uzmanlarınca bilimsel veriler ışığında, her geçen gün yaklaştığı söylenen büyük magnitüdlü depremin ana bağlamının temelde can güvenliğini sağlaması şartı üzerine inşa edilmesinin yanı sıra planlama standartlarının da göz ardı edilmemesi gerektiği hususunda bir mutabakat vardır. Bu sayede; 775 Sayılı Gecekondu Kanunu (1966) ile ‘ıslah edilecek bölgeler’ ifadesiyle dolaylı olarak ele alınan, ilk kez 5393 sayılı Belediye Kanunu (2005) ile yasalarda kısmi de olsa yer edinmiş olan ‘kentsel dönüşüm’ ibaresi, 31.5.2012 tarih ve 28309 sayılı Resmi Gazetede 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ve Yönetmelikte salt kendi başına bir özne olarak yer almıştır. Söz konusu kanun ve yönetmeliğe göre yaklaşan depremin can ve mal kaybını en aza indirmek adına riskli binaların tespit edilmesi önceliklidir. Böylece, risk tespiti yapılmış binaların yıkılıp yerine güvenlikli binalar inşa edilmesiyle eş zamanlı olarak, ilan edilen riskli ve rezerv alanlarda yeni ve yaşanabilir kentsel mekanların tasarlanması amaçlanmıştır. Bahse konu kanun ve yönetmelik içeriğinin genel itibariyle deprem kaynaklı sorunsalla ilgili olmasından dolayı, özellikle bilimsel ve akademik çevrelerce planlama standartları bağlamında üzerinde yeterli bir çalışma yapılmaması eleştirilerine sebep olmuştur. Bu eleştirel düşünce; riskli olarak ilan edilen binaların yıkılmasının ardından güncel imar koşullarında münferit bir inşa sürecinin başlaması yerine, ortaya çıkan yeni planlama şansının dönüşüm yapılması muhtemel alanlarda mer’i imar durumlarının revizyonu ile birlikte değerlendirilerek büyük çaplı bir kentsel alan çalışmasının yapılmasının öncelikli ele alınması gerektiğini desteklemektedir.
Bu tez çalışması ile deprem kaynaklı bir riskli yapı çalışmasının önemli olmasıyla birlikte, ulusal ve uluslararası standartlar ışığında alan bazlı bir planlama çalışmasına olanak sağlamak adına Uygun Kentsel Dönüşüm Modeli (UKDM) önerisi ortaya koymaya çalışmıştır.
6306 sayılı kanun ve ilgili yönetmeliğin yürürlüğe girdikten sonraki iki yıllık süre zarfında 54.000 adet yapı, riskli olarak ilan edilmiş ve bu yasa kapsamında harçlardan muafiyetleri sağlanmış olup güncel yönetmelikler ve imar durumları çerçevesinde yeniden yapılaşmasına olanak tanınmıştır.
Aynı kanun kapsamında, Bakanlar Kurulunca alınan kararlar ile 2014 yılı itibariyle Türkiye genelinde 4.221,85 hektar alan ‘riskli alan’ olarak kabul edilmiştir. Bu alanların 1.104,07 hektarlık kısmının İstanbul ili sınırları içinde bulunması, söz konusu bölgenin öncelikli çözüm odağı olduğunun göstergesidir.
Dönüşüme tabi tutulacak her riskli alan için uzun soluklu ve planlama standartlarını oldukça zorlayan bir süreç yaşanmaktadır. Uluslararası planlama kriterlerine uygun bir çalışmanın yapılması önünde mevcut riskli alanlarda ruhsatsız ve kaçak yapılaşma oranının çok yüksek olması ve buralarda ikamet eden nüfus sayısının güncel planlara işlenmiş olan yoğunluk değerinin oldukça üzerinde seyretmesi gibi nedenlerle zorluklar yaşanmaktadır. 1950’li yıllardan bugüne çeşitli sebeplerle gayri resmi olarak söz konusu bölgelere yerleşmiş, burada inşa ettikleri gecekondularda yaşamını sürdürmüş halkın alandan uzaklaştırılarak bir planlama çalışması yapılması, sosyal, toplumsal ve siyasal etkiler nedeniyle uygulama alanı bulamamaktadır. Planlama, ülke ölçeğinden yerel düzeye tüm yerleşmelerde, fiziksel/mekansal gelişmelerin bir plan çerçevesinde biçimlendirmek için pafta üzerinde yapılan çalışmaların bütünüdür. UKDM, bu planlama safahatına analitik bir metot yardımıyla toplu bir hesap ve analiz ortaya koyarak katkıda bulunmaya çalışmıştır.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na başvurusu yapılan plan tadilatı çalışmalarında, başta yüksek emsal taleplerinin öncelik oluşturması sebebiyle, kentsel donatı alanları, teknik altyapı, ulaşım gibi parametrelerin ikincil meseleler haline dönüştüğü/dönüştürüldüğü görülmektedir. Emsal değerlerini yükseltme talebi, doğrudan nüfus yoğunluğunun artmasına sebep olacak, bundan dolayı mevcut dönüşüm alanlarında sosyal donatı ve ulaşım verilerine ait değerlerin düşmesiyle ve sağlıklı kent alanlarında yaşama olanaklarından mahrum bölgeler ortaya çıkmasıyla sonuçlanacaktır.
Bu tezde, nazım imar planı için hazırlanan raporlara konu olan kentsel ve sosyal altyapı, imar, maliyet, depremsellik başlıkları altında yoğunluk, nüfus, yol, yeşil alan, diğer donatı alanları, KAKS, TAKS, otopark adetleri, sığınak alanları, toprak üstü ve toprak altı inşaat alanları, yapı irtifası ve kat adedi parametrelerinin kentsel alana ait diğer verilerle ve depremsellikle kurduğu etkileşimin incelenip veriler üzerinde müdahale edilebildiği ve yukarıda bahsi geçen problemleri azaltmak adına çözüm önerisinin sunulduğu bir algoritmik model üzerinde çalışılmıştır. Bu parametrelerin temellendirildiği 3194 sayılı İmar Kanunu, Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği ve Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’ne Türkiye’deki kentsel dönüşüm uygulamaları bağlamında birtakım öneri ve eleştiriler getirilmiştir.
Bu tezin amacı; son zamanlarda Türkiye’de, temelde İstanbul’da salt deprem risklerini azaltmaya dayalı kentsel dönüşüm çalışmaları anlayışına karşın, planlamanın, mimari düşüncenin, mühendislik parametrelerinin ve çevresel etkilerin bir araya getirilmesiyle bir yapı oluşturmak, tekil bir inşa süreci yerine alan bazlı çalışmalara katkıda bulunmak, ulusal, uluslararası ve uygun kentsel dönüşüm modelinin önerileri doğrultusunda geliştirilen kriterler ve yapılaşma koşulları belirleyerek bir matematik model önerisi getirmektir. Bu bağlamda UKDM, planlama, imar, maliyet ve depremsellik üst gruplarının etkileşim içinde olup entegrasyon sağladığı bir altyapı sunmayı ve sosyal donatı alanlarına öncelik tanıyan bir kentsel tasarım anlayışına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.
Modele entegre edilecek bölgelerin temel niteliği; İstanbul gibi gelişmiş metropollerin yüksek yoğunluklu ve çarpık yapılaşmanın tahakkümü altında alanlar olmasıdır. Modele konu alınacak olan bölgeler; tarihi yapı niteliğinde veya tarihi yapıların büyük oranda çoğunluğu oluşturduğu alanlar, sit alanları, boğaz ön görünümlü bölgeler, yeşil alanların çoğunlukta olduğu veya özel imar uygulamalarının olduğu alanlar değildir. Modelde, çalışılacak bölgeye ait mevcut parametreler belirlenerek, fizibilite çalışmaları yapılarak bir veritabanına aktarılmaktadır. Geliştirilen matematiksel denklemler ile verilerin analizi yapılarak dönüşüm kararları üzerine değerlendirmeler yapılmaktadır. Tüm sayısal verilerin analizi sonucunda ortaya çıkan değerler, mevzu bölgede dönüşümün gerekli olup olmadığı konusunun yorumlanmasına ışık tutacak bir tablo ortaya çıkarmaktadır. Meydana getirilen bu sayısal tabloda dönüşüm ihtiyacı olmadığı kanaatine varıldığı durumda analiz tamamlanmakta, aksi takdirde söz konusu alan için uygun model çalışması başlatılmaktadır. Uygun modele ulaşmak için öncelikle mevcut modelde belirlenmiş olan parametrelere ek olarak alanın ihtiyacı doğrultusunda belirlenen yeni parametreler ve sayısal girdiler analize tabi tutulmaktadır. Uygun model çalışmasında yapılan hesaplarda, ulusal ve uluslararası planlama kriterlerinden referans alınarak ve öneriler geliştirilerek matematik modele entegre edilmiş sayısal ölçütler ile kabul edilen sınır değerler çerçevesinde söz konusu sonucun uygun kentsel dönüşüm modelini sağlayıp sağlamadığı analiz edilmektedir. Seçilen sayısal girdiler, uygun modele bütünleşik olan sınır değerler aralığında ise UKDM eldesi ile analiz tamamlanmaktadır. Aksi durumda; bir ya da daha fazla sınır değerin sağlanmadığı koşulda, söz konusu kriterler sağlanıncaya yani uygun model elde edilinceye değin sayısal girdiler değiştirilerek analize devam edilmektedir. Bu sayede; ulusal ve
uluslararası standartları büyük ölçüde sağlayabilecek uygun kentsel dönüşüm modeli ortaya konulabilmektedir.
Sürdürülebilir kentsel dönüşüm olgusuna katkıda bulunmayı hedeflemiş olan bu çalışmada, çerçevesi kentsel ve sosyal altyapıdan, imara, maliyet analizinden depremselliğe uzanan ve mevcut, mer’i ve uygun durumları irdeleyip mukayese eden bir model yapılması hedeflenmiştir. Bu kapsamda konuyla ilgili geniş bağlamda literatür taraması yapılmış, standartlar irdelenmiş, elde edilen sayısal değerlerin veritabanına girişi yapılmış, söz konusu veriler analiz edilerek hedeflenen modelin omurgasını oluşturacak sayısal altyapı oluşturulmuştur. Böylece bu alanda bütünsel olarak, çalışılan bölgeye ilişkin ulusal ve uluslararası verilerin bir arada toplandığı, önerilerle desteklendiği, değerlendirildiği, kıyaslama düzlemleri ve filtrelemelerden geçirilerek UKDM’ye ilişkin tavsiye edilen planlama standartları tespit edilmiş olan sınır değerlerin belirlendiği özgün bir yaklaşım ve model ortaya konulmaya çalışılmıştır. Ayrıca güncel mer’i planlardaki verilerin uygulanması halinde proje sahasında imara açılan alanların ne boyutta artacağı, donatı alanlarındaki kısıtlar, plan notları ile büyütülmüş KAKS değeri, yüksek yoğunluk, öngörülemeyen nüfus hareketleri ve devasa maliyetin ortaya çıkaracağı sorunlar tespit edilmeye çalışılmış ve UKDM’nin önerileri ile kıyaslanmıştır.
Modelin çalışma sisteminin en önemli özellikleri arasında iki ayrı hesap yöntemine (uygulama-1, uygulama-2) sahip olması gelmektedir. Uygulama-1’de, belirlenen sınır değerler dahilinde, fizibilite çalışması yapılmış, mülkiyet durumları, yapı fonksiyon analizleri, bağımsız birim sayıları, vaziyet planları, zemin etütleri, maliyetler ve kamulaştırma bedelleri belirlenmiş ve raporlanmış sayısal veriler ışığında, uygun sonuçların alındığı bir model elde edilmektedir. Uygulama-2’de ise aynı şekilde belirlenmiş olan sınır değerler kapsamında bahse konu bölgeye ait fizibilite çalışmaları ve araştırma raporlarının olmadığı yalnızca mevcut alan parametresi vasıtasıyla öncelikli amacı bir öngörü oluşturmak olan bir model elde edilmektedir.
Söz konusu matematik modelde, mevcut ve uygun durum alt başlıkları içinde 4 model üst grubu bulunmaktadır. Bunlardan; A model üst grubu; kentsel ve sosyal altyapı verilerini, B model üst grubu; imar verilerini, C model üst grubu; maliyet verilerini, D model üst grubu ise depremsellik verilerini içermektedir.
Önerilen model, 6306 Sayılı Yasa Çerçevesinde 2013/4689 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile riskli alan olarak ilan edilen İstanbul İli, Bağcılar İlçesi, Kemalpaşa Mahallesi’nde 11 ada, 219 parselden müteşekkil, mevcut nüfusu 1400 kişi olan 4,6 ha büyüklüğündeki bir proje alanında denenmiştir. Böylece modelin etkinliği test edilerek, veri ve parametrelerin algoritmik düzlemde doğru bir şekilde çalıştığı tespit edilmiş, çıktılar ve sonuçlar bahse konu standartlar bağlamında incelenmiş ve değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak; elde edilen analiz değerleri ışığında Türkiye’de kentsel dönüşüm uygulamaları için matematiksel bir model önerisi bağlamında ortaya konulan Uygun Kentsel Dönüşüm Modeli (UKDM)’nin örnek alanda başarılı şekilde çalışması ile bundan sonra yapılacak olan kentsel dönüşüm/yenileme çalışmalarında izlenmesi gerekli yol ve yöntemlere ilişkin tavsiyeler yapılmış, uluslararası planlama normları bağlamında 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun ve Uygulama Yönetmeliği, 3194 sayılı İmar Kanunu, Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği ve Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin olası revizyonlarına dair önerilerde bulunulmuştur.