Abstract:
Bu çalışma, 21. yüzyıl dönümünde son 25 yılda savaş, çatışma gibi insan kaynaklı büyük
afetler sonucunda meydana gelen zorunlu toplu göçleri ve bu bağlamda kullanıcıları ile
ilişkilendirilen somut- somut olmayan kültür mirasının koruma problemlerini
tanımlamayı ve çözüm önerilerini bir metodoloji üzerinden geliştirmeyi amaçlamaktadır.
Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) 2016- Küresel Eğilim
Çalışması verilerine göre dünya üzerinde güvenlik nedeniyle zorunlu göç eden insan
sayısı 2016 yılının sonuna kadar 65,5 milyon kişiye ulaşmıştır. UNISDR-Birleşmiş Milletler
Afet Risk Azaltma Ofisi tarafından hazırlanan 2015- Afet Risk Azaltımında Küresel
Değerlendirme Raporuna (GAR- Global Assesment Report) göre ise 2008- 2012 yılları
arasındaki hava ile ilişkili afetler (iklimsel, hidrolojik, meteorolojik) sebebiyle yaklaşık
120 milyon insan, jeofiziksel (deprem, tsunami, yanardağ) olaylar sebebiyle 24 milyon
insan yer değiştirmiştir.
Savaş ve çatışmanın etkilerinin giderilmesi üzerine çalışan Heilderberg Uluslararası
Çatışma Enstitüsü kuruluşu, çatışmanın yoğunluk derecesini fiziki ve insan üzerine
etkisine göre değerlendirmektedir. Savaş ya da çatışmanın fiziki etkileri; altyapı,
barınma, ekonomi ve kültürel değerler üzerinden tanımlanırken, insani etkileri; ölen,
yaralanan, kayıp, zarar gören, mülteci ve yerinden edilen kişi sayısından elde edilen
toplam etkilenen sayısına göre tanımlanmaktadır. Bu yıkımların dolaylı olarak sebep
olduğu zorunlu toplu göçler hem somut hem de somut olmayan kültür mirasının kaybını
hızlandırmaktadır.
21. yüzyıl dönümünde meydana gelen afetlerin sıklığındaki ve büyüklüklerindeki önemli
artışlar kültür mirasına da büyük oranda zarar vermektedir. Mirası oluşturan mekânların
hem fiziksel olarak hem de kullanıcılarıyla bir arada korunabilmesinin önemi afetler
sonucu gerçekleşen göçlerle bir kez daha artmaktadır.
Araştırmalar göç konusunun insanlık tarihi kadar eski olduğunu ve teknolojik
gelişmelerle orantılı olarak ilerlediğini, sanayi devrimiyle ivme kazandığını
göstermektedir. Özellikle 1990’lı yıllarda birlikte küreselleşme hareketi bilgi- iletişim
teknolojilerindeki hız ve kapasiteleri artırmış, tüm dünya üzerinde yaşanan olayları
etkilemiştir. Ayrıca bu durum afet yönetimine olan bakışı da değiştirmiştir.
Bu çalışma kapsamında değerlendirilen süreç günümüz koruma sorunları bağlamında 21.
yüzyıl dönümünde insan kaynaklı afetler sonucunda tarihi çevrede gerçekleşen ulusal ve
uluslararası zorunlu toplu göçleri kapsamaktadır.
İnsan kaynaklı afetlerin sebep olduğu tüm olumsuz durumların en aza indirilebilmesi
ancak kültür mirasının korunması, afet riskinin azaltılması çalışmaları ile bir arada bütüncül
bir yaklaşımla ve oluşacak risklerin doğru yönetilmesi ile mümkün olabilir. Savaş ve
çatışma durumlarında kültür mirası gerek seçici/ hedefli yıkım ve gerek genel yıkım ile
(tarihi çevre) zarar görmektedir. Bunların dışında üçüncü olarak, çatışma ortamı sebebi
ile yasal prosedürün işleyememesi yasadışı kazıların ve eski eserlerin kaçakçılığını
artırmaktadır. Ayrıca savaş, çatışma, iç karışıklıklar gibi büyük afetlere bağlı olarak
yaşanan zorunlu toplu göçler de somut ve somut olmayan kültür mirasına zarar veren
önemli riskler arasında yer almaktadır. Tarihi yerleşimlerde afetlere bağlı gerçekleşen
zorunlu toplu göçlerde sadece insanlar göç etmemekte onlarla birlikte yaşanılan
törenler, ritüeller, geleneksel üretimler mekâna bağlı, mekânla ilişkili olan kültürel
değerler de terk edilmiş olmaktadır. Somut kültür mirasını oluşturan fiziksel mekânlar
özgün kullanıcısı ile birlikte korunduğu zaman dolaylı olarak somut olmayan kültür mirası
da korunmaktadır.
Somut ve somut olmayan kültür mirasının ortaya çıktığı ve geliştiği özgün mekânlarında
korunabilmesinde, afetlerle ortaya çıkan kriz durumunun en iyi şekilde yönetilebilmesi,
eve dönüş çalışmalarının planlanması, en kısa sürede sağlanması, göç edenlere verilecek
olan eğitimler, çalışmalar itici güç olarak tez kapsamında ele alınmaktadır.
Somut olmayan kültür mirasının toplum için kültürel ve sosyal anlamda değerleri
bulunmaktadır. Afet sonrasında bu değerleri korumaya çalışmak afetzedelerin yaşadığı
sarsıntıyı daha kolay aşmalarını sağlayacaktır. Toplumsal bağları yeniden kurabilmek için
yaşanılan bölgenin anıtsal yapılarının, sivil mimarlık öğelerinin, atölyelerde yapılan yerel
üretimlerin afet sırasında ve sonrasında korunması toplumların afet sonrasında günlük
hayata dönüşlerini kolaylaştırmaktadır. Bu nedenle, kültürün devamlılığı, mekân ve
kullanıcıların bir arada bulunması ile sürekliliğini devam ettirilmektedir.
Afetler sonucunda zarar görmüş olan tarihi bölgelerde kültür mirasının korunması için
kullanılacak olan yardım fonları dolaylı olarak; yer değiştirmiş olan insanların geriye
dönebilmelerinde itici gücü oluşturma potansiyeline sahiptir. Böylece bölgenin yeniden
canlanması, kültürün devamlılığı, mekânın asıl kullanıcısıyla bir arada tutulmasını
“kültürel sürekliliği” sağlayacaktır.
Tez çalışmasında, özellikle tarihi bölgelerde gerçekleşmiş olan insan kaynaklı afetler ve
buna bağlı yaşanan zorunlu toplu göçlerle ilgili durumlar incelenmiş ve sonraki
uygulamalara örnek teşkil etmesi açısından önemli veriler sunması sağlanmıştır.
Çalışmada örnek olay araştırması olarak seçilen dört bölgeden üçü barışın sağlandığı ve
diğeri ise savaşın şu anda sürmekte olduğu alanlardır. Ortak değerlere sahip olduğumuz,
Osmanlı mirasının yoğun bulunduğu önemli çatışma bölgeleri Bosna Hersek, Kosova,
Lübnan- Beyrut ve Suriye’de yaşanan savaş- göç sorunu üzerinden örnek olaylar
incelenmiştir. Bosna Hersek’te 1992-1995 yılları arasında yaşanmış olan, Lübnan’da
1975-1990 yılları arasında, Kosova’da 1998-1999’da gerçekleşen savaş, göç, geri dönüş,
kültür mirası ilişkisi ve yer değiştirme-kültürel sürekliliğin kopması durumu ardından
2011’den itibaren Suriye’de yaşanan aktif iç savaş ve göç durumunun hareket edilen ve
gelinen yer açısından incelenerek elde edilen sonuçlara göre kültür mirasının göç
durumlarında nasıl korunacağına dair önerilerin tanımlanmasını sağlamıştır.
Türkiye’ye göç etmiş olan kişilerle yapılmakta olan etki değerlendirme çalışmaları;
savaştan önceki tarihi/ sosyal doku, mimari kurgu çevre ilişkisi, mekân ve fonksiyon eylem ilişkisi, fizik mekândaki değişimler, savaş sonrası anayurt şeklinde başlıklar altında
düzenlenmiştir. Bu üst başlıklar dâhilinde sorulan sorular yardımı ile yaşadıkları
bölgelerdeki göçün tarihi mekânların korunması üzerindeki etkisine, kültür mirası
algısına, anayurt-aidiyet duygusu ilişkisine dair, kültür mirasının göç ile etkilenen koruma
durumunu tanımlamaya yönelik olarak hazırlanmıştır.
Tez çalışmasının 4. bölümünde, “insan kaynaklı afetlere bağlı toplu göçler ve geriye
dönüş sürecinde tarihi çevreye yönelik afet risklerinin yönetimi planlaması” tez çalışması
sürecinde tespit edilen risklere/ problemlere, tez çalışmasında araştırılan örnek olaylar,
etki değerlendirme çalışmalası ve araştırmalar sonucunda elde edilen verilerle yanıt
oluşturacak sistematik bir model anlatımı tasarlanmıştır/ kurgulanmıştır. Model 3
evreden oluşan: a) çatışma/ savaş öncesi “risk azaltma ve hazırlık evresi”, b) çatışmanın/
savaşın başlaması- yayılması sürecinde ve çatışma/ savaş sırasında "izleme ve kapasite
koruma evresi", c) çatışma/ savaş sonrasında rehabilitasyon evresi "eve dönüş ve tarihi
doku rehabilitasyon sürecinin planlanması"nı içermektedir. Afet sonrası aşamasına
yoğunlaşan ve de öncesi, sırası ve sonrası uygulamalarının tümünü kapsayan, örnek olay
araştırmalarından sentezlemiş olan, “topluluk katılımı, kapasite geliştirme, sürdürülebilir
kalkınma, vizyon, güvenlik, eşitlik, yeniden yapılandırma, uzlaşma” konularını içeren bir
çözüm önerisi geliştirilmiştir. 1990 sonrası savaş ve çatışmaların önceki sürece göre,
dolaylı veya direkt olarak kültür mirasına etkisi, değişen parametreleri, üzerine araştırma
yapılan konunun çözüm yolunda, değişiklikler/ eklemeler yapılması gerektiğini
göstermiştir. Kullanıcının konunun merkezini oluşturan kilit nokta olması, toplu göçlerde
yer değiştirilmesi, geri dönüşün önemi, kültür mirasının yeni yapılanmadaki itici gücü
yönetim sistemi ile bütünleştirilerek düşünülmelidir. Uzun süreli sürdürülebilir
kalkınmanın afete maruz ülkenin kendi kaynakları, yerel yapı üretim bilgisi, özgün
kullanıcısı katılımı ile sağlanmasının mümkün olması özgün kullanıcının geri dönüşünün
ve de başarılı bir sürdürülebilirlik sağlanması için ülkeyi sürdürülebilir bir geri dönüşe
hazırlama gerekliliğinin kanıtıdır. Burada mevcut olan risk durumunu fırsata çevirmek,
kültür mirasının korunmasını itici güç olarak kullanmak sürdürülebilir bir çalışmanın
temelini oluşturmaktadır.