Abstract:
Çalışma, 1923 yılında Türkiye ve Yunanistan arasında gerçekleşen mübadele anlaşması sonucu yaşanan mekansal durumlara odaklanmaktadır. Mübadele, devletlerin üzerinde uzlaştığı basit bir yer değiştirme vakası değildir. Tüm edimleri, toplumsallıkları ve bellekleriyle toplulukların, yeni coğrafyalarda kendi varoluşlarını sağlama çabasıdır. Bu sebeple göçle gelenler, hem geldikleri coğrafyalarda, hem de geride bıraktıkları anayurtlarında köklü değişimlerin tetikleyicisi olmuşlardır.
Göçü karşılayan ile göçle gelen topluluk arasında ilk zihinsel ayrışma burada baş göstermektedir. Egemen, sahibi olduğu yaşam biçimini göçle gelene sunarken, göçle gelen kendi edimleri aracılığıyla, kendine ait yaşantıyı kurmanın arayışındadır. Tahsis edilen mekanlara adapte olmakta güçlük çeken göçle gelen, bu mekanları değiştirme-dönüştürme veya terk etme yoluna giderek, kendi edimleri ve toplumsallıkları bağlamında yeni yer(leşim)ler kurmuşlardır. Çalışmanın kuramsal çerçevesi, bu zihinsel ayrışma üzerinden kurulmuştur. Paralel zaman aralığında, mekan üzerine sorgulamaların yoğunlaştığı ve yeni anlam arayışlarının ortaya çıktığı görülmüştür. Kartezyen felsefenin mekanı durağan bir nesneye indirgeyen kavrama biçimine karşın, Fenomenoloji, mekanı, gündelik yaşantının bir parçası varsayarak, toplulukların edimleri ile daima değişen-dönüşen canlı bir organizma olarak okumaktadır. Fenomenolojiye göre insan, mekanı anlamlandıran temel öznedir.
Mekan üzerine yaşanan bu kırılma, mübadele sonucu egemen ve göçmenin mekan algıları arasında yaşanan çatışma ile benzerlik taşımaktadır. Çalışmanın metodolojik araştırma yöntemi, egemenin tahsis ettiği mekanları, kartezyen mekan olarak görürken, göçmenlerin edim ve algılarıyla bu mekanlara yönelik reaksiyonlarını fenomenolojik kavrama biçimi olarak okumaktadır. Bu yöntem, Lefebvre’in mekansal üçlü diyalektiği savı üzerinden irdelenmiştir.
Mübadelenin yarattığı bu mekansal gerilim, Sinasoslu Rumların mübadele eylemi üzerinden bir alan araştırmasıyla somutlaştırılmıştır. Asırlar boyunca Anadolu içlerinde Sinasos yerleşimde var olan topluluk, mübadeleyle hiç tanımadıkları coğrafyalara göç etmek zorunda kalmışlardır. Yeni topraklarda Nea Sinasos (Yeni Sinasos) var eden Sinasoslu Rumlar, tıpkı Anadolu’da olduğu gibi, Yunanistan’da da edimleri ve toplumsallıkları bağlamında kendi yer(leşim)lerini inşa etmişlerdir. Bellekleri aracılığıyla taşıdıkları zihinsel unsurlar ve yerleşimlerine ait somut dökümanlar, bu pratiğin tetikleyicisi olmuştur.
Çalışma, ‘kartezyen mekan – fenomenolojik mekan’ kavrayışları bağlamında, insan edimlerinin, algısının, belleğinin mekan üretme ve yer kurma üzerindeki rolünü, bir göçmen topluluğu aracılığıyla ortaya koymayı amaç edinmiştir.