Özet:
Amartya Sen'in Yetkinlik Yaklaşımı, bireysel refah, sosyal düzenlemeler ve politikaların değerlendirilmesi konularında geniş bir normatif çerçeve sunar. Bilindiği gibi normatif iktisat, alternatif durumların ve politikaların seçimi ve uygulanması için değerlendirmeler yapar. Bir değerlendirme işleminde en önemli husus ise değerlendirmenin dayandığı temeldir. Örneğin, neo klasik refah iktisadında değerlendirme bireysel faydalar bağlamında yapılırken, John Rawls'un düşünce sisteminde bireyin refahını değerlendirmede birincil mallar endeksi temel alınır. Yine çağdaş adalet teorisyenlerinden biri olan Dworkin'in kuramında da değerlendirme temeli maddi kaynaklardır. Sen'e göre ise yaşam, oluşlar ve yapışlar anlamına gelen işlevselliklerden oluşur. Yetkinlik de bir kişinin ulaşabileceği işlevsellikler kümesini temsil eder. Zihinsel durumlara (fayda) nazaran daha objektif bir temel öneren bu bakış açısı, mal ve kaynak temelli değerlendirmeyi de yetersiz bulur. Önemli olan sahip olduğumuz mal ve kaynaklar değil, bunlarla neler yapabildiğimiz yani pozitif özgürlüklerimizdir. Bu nedenle normatif değerlendirmelerin enformasyonel temeli; bireysel faydalar, mallar veya kaynaklar değil, yetkinlikler olmalıdır. Enformasyonel temel olarak işlevsellik ve yetkinliklerin seçimi, bir yandan refah iktisadının oturduğu tabanı genişletmek anlamına gelirken öte yandan toplumsal seçim teorisi için de yapıcı bir rol oynar.Bu bakış açısı yetkinlik yaklaşımını, insanların mutluluk veya arzu tatminine yoğunlaşan felsefi yaklaşımlar ile gelir veya tüketime odaklanan teorik ve pratik yaklaşımlardan ayırır. Kalkınma politikalarının seçiminde insanların yetkinliklerine odaklanmak, derin bir teorik fark yaratarak, neo-liberal ve faydacı politika önerilerinden oldukça farklı politikalara neden olur.