Abstract:
Kentler ve mekanlar, tarih boyunca yaşanan toplumsal dönüşümlerin hem sonucu, hem de bu dönüşümlerin belirleyici dinamiklerinden olmuştur. Günümüzde yaşanan dönüşümü, dünya üzerinde, kentler ve mekanlar arasındaki enformasyon akışının doğurduğu hareketlilikle açıklamak mümkündür. Öyle ki, günümüzde enformasyon akışı, toplumu, toplumun dünyayı algılama biçimini, mekanı ve kenti organize etmekte ve dönüştürmektedir. Sürekli enformasyon akışının sebep olduğu dönüşüm, kentin ve mekanın içine yeni kavramlar ve potansiyeller katmaktadır.Bu noktada, tarih boyunca her dönemde, kentlerin enformasyonun aktığı, kullanıldığı, üretildiği ve dağıtıldığı merkezler olarak çalıştığı ve mekanın potansiyellerle dolu olduğu söylenebilir. Ancak, bugün, -1980 sonrası analog iletişimden dijital iletişime geçişle yaşanan değişimlerin etkisiyle,- kentlerin enformasyon akışıyla gelen her şeye ?eskisinden daha da- açık hale geldiği ve mekanın farklı potansiyellerle dolduğu belirtilmelidir ki, bu çalışma, tam da bu potansiyeller etrafında gelişir. Enformasyon akışlarıyla mekana taşınan bu potansiyeller, çalışma içerisinde `çeşitlilik', `çok anlamlılık', `dönüşüm' ve `doluluk' olarak belirlenmiştir. Bu potansiyellerle yüklenen mekanlar, `enformasyon kenti' olarak tanımlanan `günümüz kentini' doğurmuştur. Bu kent, farklı insanların, paraların, malların, teknolojilerin, politik düşüncelerin ve imajların, kısacası farklı enformasyonların karşılaşma yeridir. Günümüzde yeni bir kentin varolduğu, fakat bu kente dair kavramlar kümesinin henüz gömülü olduğu varsayımı üzerine gelişen bu çalışmanın başlıca amacı, enformasyon akışıyla mekana taşınan potansiyellerin içinde gelişen enformasyon kentine ait kavramlar kümesinin ortaya konması ve bu kentin bu potansiyelleri nasıl kullandığının tartışılmasıdır. Böylesi bir amacın ardında, enformasyon akışlarının içinde yer alan bir kent olan İstanbul'un, bu süreçten nasıl etkilendiğinin, bu potansiyelleri nasıl kullandığının ve İstanbul'un bir enformasyon kenti gibi biriktirdiğini açığa çıkarabilen bir kent olup olmadığının değerlendirilmesi yatmaktadır.Bu noktada, çalışmanın, kendi karakteri tarafından belirlenen özgün bir araştırma yöntemiyle değerlendirildiği belirtilmelidir. Bu yöntem/bakış açısı, `olumlayıcı bakış' olarak isimlendirilmiştir. `Olumlayıcı bakış', konuyu `olumlu' ya da `pozitif' bir perspektiften bakarak değil, tüm `olumlu' ve `olumsuz' sonuçlarıyla yüzleşerek değerlendirmektedir. Bu noktada, tezin amacının başka kentlerle karşılaştırma yapmak olmadığı, ancak ortaya atılan potansiyeller aracılığıyla enformasyon kenti üzerine bir sözlük ortaya koyan bir okuma biçimi önerildiği belirtilmelidir.İstanbul'un mekanlarında bu potansiyellerin izi, kentin mekansal süreçlerinin içinde yer alan dört araç üzerinden sürülmüştür: İstanbul'da `mekan üretiminin çeşitlilik potansiyeli', kenti oluşturan mimarlık `pratikler'i üzerinden, `mekanın çok anlamlılık potansiyeli', kentsel süreçlerin içinde yer alan `aktörler' üzerinden, `mekanın dönüşüm potansiyeli', kentin ?seçilmiş- `mekanlar'ı üzerinden ve `mekanın doluluk potansiyeli', kente giren `vektörler' üzerinden tartışılmaktadır. Bu araçlar aracılığıyla İstanbul'un mekansal süreçlerine dair gerçekleşen bu okuma, sonuçlar bağlamında, İstanbul adına bir `kavramsal potansiyeller haritası' ortaya koymaktadır. Bu haritanın, başka kentler adına yapılacak benzer okumalar için de uygulanabilir bir zemin oluşturacağı varsayılmaktadır.Çalışmanın sonuçları arasında, İstanbul'un farklı enformasyonların karşılaştığı bir yer olduğu, ancak, akışla gelen enformasyonu kullanabilen ve potansiyelleri kentte olumlu sonuçlar yaratacak şekilde aktüalize edebilen bir enformasyon kenti olmadığı yer almaktadır. Kentte, bu potansiyellerin açığa çıkarılması konusunda, gerilimler, çatışmalar ve tıkanmalar yaşanmaktadır.Enformasyon akışlarının ve bu akışların taşıdığı potansiyellerin `zaman'la doğrudan ilişkili olduğu düşünülerek gerçekleştirilen bu çalışmanın, İstanbul adına, bir zaman diliminde yapılan bir değerlendirme olduğu belirtilmelidir. Bugünün ara kesitinden bakılarak yapılan bu değerlendirmenin sonrasında, şüphesiz ki, gelişme devam edecektir. Ancak, gelişmelerin, ortaya atılan `kavramsal potansiyeller haritası' ile tanımlanan çerçeveye eklenmesi ve okumanın tekrarlanması ile -yeniden- anlamlı sonuçların doğacağı ön görülmektedir.