Abstract:
Osmanlı Devletinde eğitim kurumlan olarak sıbyan mektepleri, enderim mektepleri ve medreseler bulunmaktaydı. Kızlar sadece ilk eğitim görebilme hakkına sahip oldukları için karma eğitim bir sorun olmamıştır. Çünkü devlet kız çocukları için ayrıca bir eğitime gerek görmemiştir. O dönemde sadece varlıklı aileler kızlarına özel dersler aldırmışlar, böylece kızların dış dünya ile ilişkileri kopmuş ve toplumdan uzaklaşmışlardır. Osmanlı Devletinde kız çocuklarının eğitilmesi düşüncesi ilk defa Tanzimat Döneminde olmuştur. Fakat 1869 Maarif Nizamnamesi'ne kadar resmi bir görünüm kazanamamıştır. Nizamname ile okuma yazma çağındaki tüm çocuklara kız erkek ayrımı yapılmadan ilköğretim zorunluluğu getirilmiştir. Maarif Nizamnamesi ile kızlar için öğretmen okulu açılmış, rüşdiyelerin sayısı arttırılmış ve ebe mektebi açılmıştır. Bu dönemde orta dereceli okullara kızlarında alınmasına izin verilince kızlar daima erkeklerden ayrı okullarda okutulmuşlardır. Bu okullara kesin zorunluluk olmadıkça erkek öğretmenler atanmamıştır. Geleneksel temeller üzerine kurulu Osmanlı Devletinin modernleşmesine öncülük eden yapısal değişimler, II. Meşrutiyet Dönemiyle gündeme gelmiştir. Modernleşme sadece siyasal yapıda değil, eğitim, hukuk ve toplumsal yaşamda da değişmeye başlamıştır. Meşrutiyet Dönemindeki, kadınlarla ilgili gelişmelerin en önemli yam, bu gelişmelerin Cumhuriyet Döneminde alınacak tedbirler olmasıdır. Meşrutiyet, Cumhuriyetin labaratuvandır sözü, kadınlar için de geçerlidir. Bu dönemde evlenme ve boşanmada eşit haklar tanınması, üniversite dahil bütün öğretim kurumlarında karma eğitime geçilmesi gibi konular büyük ölçüde Cumhuriyet Döneminde gerçekleşecektir. Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerinde, kızların eğitimleriyle ilgili sınırlı bazı adımlar atılmıştır. Ancak bunlar yeterli olmamıştır. Meşrutiyet devrinde kızların eğitimi93 ele alınmışsa da bu uygulama meslek sahibi olmaları için yeterli olmamıştır. Üniversite bile İnas Darülfünunu (Kız Üniversitesi) olarak ayrılmıştır. Milli Mücadele yıllarında Türk kadını dünyada eşi görülmemiş kahramanlık destanları yazdırmıştır. Kurtuluş Savaşı boyunca cephede savaşan, cephe gerisinde sırtında cephane taşıyan Türk kadınının memleketin kurtuluşu yolunda mitinglere katılmak, dernekler kurmak ve yabancı devletlerin dikkatlerini çekici bildiriler yayınlamak suretiyle pek çok siyasi hareketleri mevcuttur. Böylece siyasi hayata fiilen katılmışlardır İstanbul'da kızlar erkeklerle beraber okuma eylemini başlatmışlardır. Bu hareketle kadınların eğitim olanakları arttırılmış oldu. Atatürk Kurtuluş Savaşında yüksek fedakarlık gösteren Türk kadınına temel hak ve görevlerini tekrar kazandırmıştır. Kural olarak, eğitim temel alınmalıdır. Eğitim sayesinde kadınlar bilinçlenecek, haklarına sahip çıkacak, toplumu yetiştirecek ve her alanda ülkeye hizmetlerde bulunacaktır. Eğilimin kadınlar açısından olan önemini sık sık dile getiren ve bunun için çeşitli uğraşlar veren Atatürk, toplumun gelişebilmesi kadınların eğitilmesinin şart olduğu kanaatindedir. Atatürk'e göre yüzyıllardır eksik önlemlerle hiçbir yere varılamamıştır. Çünkü ne hukuk, ne de eğitim bu sistemle çağdaşlaşamaz. Ülke istenilen medeniyete ulaşamazdı. Bunun için bir tek yol vardır. Devlet temel yapışım, eğitim, hukuk ve kadın konumunu laikleştirecek, kimsenin dini inancına ve vicdan hürriyetine karışmayacak, din ile devlet işleri birbirinden ayrılarak, ulus akılcı ve çağdaş bir yola girecektir. Atatürk'ün en büyük arzusu kız ve erkek okullarının bir olmasıdır. 3 Mart 1924 Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile eğitim laikleştirilmiş ve kadın erkek eşit seviyede karma eğitime geçilmiştir Eğitim özgürlüğü, her mesleğin, sanatın ve bilim alanının kadınlara kapalı kalmamasını sağlamıştır. Bu surette çağdaş düzeyde dünya milletleri arasında Türk kadını, öğrenim durumunda ve meslek edinmede her türlü hakka sahip olmuştur. Eğitim ve öğretimin birleştirilmesiyle ilköğretim zorunluluğu getirilmiş ve eğitim ve öğretim kurumlan, Milli Eğitim Bakanlığına bağlanmıştır Böylece ilkokuldan Üniversiteye kadar bütün programlar gözden geçirilmiş ve laik eğitim gereği olarak müfredattan dini kanunlar çıkartılmış deney ve gözleme dayan pozitif bilimlere ağırlık94 verilmiştir. Dolayısıyla, bugünkü eğitim sistemimizin temeli Atatürk'ün görüşleri ve sürekli takibi ile atılmıştır. Tüm Atatürk devrimlerinin esas gayesi insan haklarına bağlı bir düzende, her türlü fikir ve düşünceleriyle özgür insanlar yaratmak olduğu için, önce kadınların eğitilmesi gerekmekteydi. Böylece Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan reformlar sayesinde kadın eğitimi gelişmeye başlamıştır. 1922-23 yıllarında karma eğitimin başarısı çeşitli düzeydeki okulların arttırılması, özellikle Yeni Harflerin kabulü, millet mekteplerindeki okuma seferberliği, Türk kadınının fikren değişmesine ve çeşitli mesleklere giren kadınlarımızın çoğalmasına ve dolayısıyla Türk kadının kendisine güvenin artmasına sebep olmuştur. Türk kadını yüzyıllar boyunca insan olmanın koşullarına bile sahip değilken, birkaç yıl içinde uygarlık dünyasında en ileri haklara sahip olmuştur. Kendisine verilen bu haklan çok kısa sürede benimsemiştir. Toplumsal yapıdaki hızlı değişmeler, yaşamın her alanında olduğu gibi çalışma yaşamım da etkilemiştir. Kadınlar yöneticilik alanında kendilerini göstermek imkanım bulmaya başlamışlardır. Geleneksel kadını kimliğinden yavaş yavaş sıyrılarak kadın artık yalnızca eş ve anne rolleriyle yetinilmeyeceğinin bilincindedir. 4 Ekim 1926 yılında yürürlüğe giren Medeni Kanun Cumhuriyetin temelini oluşturan hukuk devrimlerinin en önemli yasasıdır. Medeni Kanun en gerçekçi Hukuk devrimini aile hukuku alanında yapmıştır. Bu kanun ile kadın, güçlenmiş kişiliğini bulmuş ve erkeğin yanında sosyal faaliyetlere katılmıştır. Temel haklarım en ileri düzeyde ulaşma imkanına sahip olmuştur. Kanun, medeni hakların kullanımında kadın erkek ayrımı yapmamış, Türk yurttaşı olarak eşit saymıştır. Miras ve mülkiyet hakları bakımından kadını ikinci derece varlık olmaktan kurtararak kendi benliğine kavuşturmuştur. Kadın seçme ve seçilme hakkı gibi, erkekle eşitlik davasında ve daha önemlisi de temel insan hakları arasında başta gelen bu hakkın, Türk kadınına bazı ileri Avrupa ülkelerinden hemen hemen yarım yüzyıl önce verilmiş olması, diğer milletlere örnek olacak niteliktedir. Bu kutsal hakkın yeteri kadar kullanılmaması ve dünya kamuoyuna tanıtılmaması bizim için üzücü bir olaydır. Bunu gidermek için her Türk insanının elinden geleni yapması büyük bir milli vazifedir.95 Kadınlara siyasi hakların verilmesi ile yasalar 3 Nisan 1930 tarihinde, kadınlara Belediye Başkanlığı'na ve Meclis üyeliğine seçilme hakkı vermiştir. 26 Ekim 1934'de Köy Kanununda Muhtar ve İhtiyar Heyeti Üyeliğine Seçilme hakkı 5 Aralık 1934 Milletvekili Seçilme Hakkı verilmiştir. Kadınlara bu hakların verilmesiyle ve gerekli kanunların yürürlüğe girmesiyle, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kadma verdiği önemi çağdaş anlamda göstermiştir. Atatürk devrimlerinin en büyüklerinden ve dünyada en fazla yankı uyandıranlardan birinin, kadınlara tanınan haklar olduğundan kimsenin şüphesi yoktur. Türk kadınına eşit haklar tanıyan yasalar arka arkaya kabul edilirken, gösterilen cesaret ve uygulamadaki çabukluk bütün dünya kadınlarını şaşırtmıştır. Atatürk büyük komutan ve yetkin bir siyasal lider olmasının yanında, kadın hakları alanında da ileri ve inkılapçı olmasıyla tanınır. Atatürk'ten başka hiçbir ülkede hiçbir siyasal lider kadınlarla erkeklere eşit olarak sosyal ve siyasal haklar sağlamak için bu kadar uğraş vermemiştir. Atatürk, kadın hakları statüsü konusunu sadece milli 'bir mesele olarak görmemiştir. Cumhuriyetin kurulmasından sonra onu süratle milletlerarası alana götüren ilk insandır. Türk kadını eğitim alanındaki gelişmesini cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan reformlar ile sağlamıştır. Kadını haklarının temelini eğitim alanında yapılan çalışmalar oluşturur. Atatürk Dönemi eğitim sistemi, günümüz sisteminden daha modern ve yenilikçidir. Atatürk Dönemi sonrasında, Atatürk İlke ve İnkılaplarının gerektiği gibi uygulanmaması sonucu eğitimde büyük aksaklıklar ortaya çıkmıştır. Atatürk Döneminde, okullarda okutulan ders kitaplarında, kadını eğitim görmüş, aktif, üretken ve meslek sahibi olarak gösterilmiştir. 1945 sonrasında ise kadın, toplumun sosyal yaşantısından uzaklaştınlmış ve sadece ev kadını olarak tanıtılmaya başlanmıştır. Bugünkü eğitim sistemindeki sorunlar Atatürk ilkelerinin gerektiği gibi uygulanmamasıdır, Türk gençleri, Türk kadınının haklarının anlamım iyice kavramalı ve Atatürk'ün eserlerine bilinçle sahip çıkmalıdır. Cumhuriyet toplumumuzun Rönesansıdır. Eğitim özgürlüğü laiklikle birlikte sağlanmıştır.96 Cumhuriyet ile Türk kadını, kültürel, siyasal, ekonomik ve toplumsal yasaklayıcı unsurlardan arındırılmıştır. Bugünlere gelinirken Türk gelenek ve görenekleri yitirilmeden, yaşam şartlarına göre yeniden biçim verilerek toplumumuzun çekirdeğini teşkil eden aile yapısı korunmuştur. Ailenin taşı olan kadını da sahip olduğu saygınlığı ve üstünlüğü sürdürmüştür. Günümüz Türk kadını bilinçli, kişilikli yaratıcı üretici kendine güvenen ve toplumda kendine yakışır bir statüye sahip olmak durumundadır. Ailenin temeli olan kadın, aynı zamanda geleceğin güvencesi olan çocuklarının ilk eğiticisidir. Hızlı bir gelişme sürecinde olan Türkiye'de kadınlar, çalışma yaşamında geleneksel çizgi dışına çıkmaya başlamışlardır. Olumlu yöndeki bu değişiklik kuşkusuz çalışan kadın İçimliğinin çağdaş bir niteliğe kavuşmasını sağlaması bakımından önemlidir. Günümüzde, dünya ülkelerinde gelişmişlik düzeyi, o toplumlarda kadının eğitilmesiyle ölçülmektedir. Atatürk eğitimin önemini, çağdaşlaşma zorunluluğumuzun temel ihtiyacı olarak görmüştür. Hızla kalkman bir ülke olarak Türkiye, gelecek dönemde kadın eğitimine daha fazla önem vererek, bu eğitimi çeşitlendirmek, yaygınlaştırmak ve niteliğini arttırmak zorundadırlar. Kadınların genel, mesleki ve teknik eğitimine verilen önem, onların aile içindeki konumlarından, çalışma hayatına daha fazla girmelerine, teknoloji kullanımından, teknoloji üretimine ve siyasal hayata katılımlarına kadar çok çeşitli alanda daha etkili olmalarım sağlamıştır. Bu katilinim artması, toplum refahım daha ileriye götürücü bir ortam hazırlamakta ve kadın gücü üretkenliği bu sayede toplumun çağdaş düzeye ulaşmasında etkin bir rol oynamıştır.