Özet:
Haçlı seferleriyle 12. yüzyılda başlayan Türk- Alman ilişkileri uzun süre elçiler vasıtasıyla sağlanmış, 1761' de bir ticari anlaşma yapılmasıyla resmiyet kazanmıştır. Osmanlı Devleti yapılan bu ticari anlaşmayla, diğer ülkelere sağladığı kapitülasyonları Almanya'ya da vermiştir. Bu tarihten itibaren sıklaşan Osmanlı-Alman ilişkileri daha çok ticari yönü ağır basan ilişkilerdi. 19. yüzyıldan itibaren Alman misyonerlerin, kutsal topraklarda ve Anadolu'nun doğusunda kendi mezheplerini yaymak amacıyla kilise ve okul açmaya başlamasıyla iki ülke ilişkileri farklı bir nitelik kazandı. Alman misyonerlerinin açmış olduğu bu okullar, resmi nitelik taşımayan ve Alman birliğinden önce açılmaya başlanmış okullardı. Ancak Almanya'nın 1871'de Fransa'yı yenerek oluşturduğu birlikle beraber hızlıca gelişen sanayisinin yeni ham madde ve pazar ihtiyacı Bismarck'm 1862'den beri yürüttüğü, içe kapalı denge siyasetini zorlamaya başladı. Almanya artık kendi topraklarından çıkan ham madde ile yetinemeyecek kadar sanayileşmiş ve gelişmişti. Almanya, pazar arayışına girdiği Avrupa'da, pazarların zaten çoktan paylaşılmış olduğunu ve kendisine bu pazarda yer olmadığını anlayınca, "güneşte kendine yer edinebilmek için" diğer emperyalist ülkeler gibi sömürge arayışına girmek zorunda kalmıştır. Bunun üzerine 1880'li yıllardan itibaren Afrika ve Asya'da sömürge edinmeye yönelik bir mücadeleye girişen Almanya, bu uğurda çok para ve asker yitirmesine rağmen istediği nitelikte verimli sömürgeler edinememiştir. Çünkü sömürgeler diğer Avrupalı devletler tarafından çoktan paylaşılmış, Almanya'ya ise sadece verimsiz topraklar kalmıştı. Bu noktada Almanya kendine çok daha yakın bir ülke keşfetti: Osmanlı Devleti. II. Wilhelm'in 1888'de Almanya'da iktidara gelmesiyle birlikte Almanya, Basra Körfezine kadar uzanan bir bölgeyi kendi çıkar alanı olarak ilan etti ve bu amacı gerçekleştirmek için de Bağdat Demiryollarının yapımına karar verdi. Bu tarihten sonra Almanya, ekonomisi, askeri, misyoneri, siyasetçisi ve eğitimcisiyle Osmanlı topraklarındaydı. VIIOsmanlı topraklarında Alman elçilik mensuplarının, demiryolları çalışanlarının ve tüccarlarının çocukları için resmi nitelikte olan Alman okulları açıldı. Almanlar tarafından Osmanlı topraklarında açılan bu okulların çoğu, Osmanlı Devleti 'nin yabancı okulların ruhsatlarım resmiyete kavuşturmayı zorladığı 1902 tarihine kadar ruhsatsız olarak faaliyetlerde bulundu. Almanlar, resmi politikalarının gereği olarak, bir yandan, Osmanlı Devleti ile iyi ilişkiler içinde bulunup başta demiryolu ve silah siparişleri olmak üzere her türlü kolaylığı ve imtiyazı Osmanlı devlet kademesinden sağlıyor, ülkedeki azınlıklara yönelik bir faaliyet içinde olmadığını göstermeye çalışıyordu. Hatta Alman hükümeti, Osmanlı topraklarında kolonyal yayılmayı savunan Pangermenleri ve misyonerleri Alman dış politikasının düşmanı dahi ilan edebilecek kadar ileriye giderken, diğer yandan da gizliden gizliye misyoner okullarıyla ve diğer resmi nitelikli Alman okullarıyla ülkedeki Gayri-Müslimlerin hem dinini değiştirmeyi hem de onları Osmanlı Devleti'ne karşı kışkırtmayı da ihmal etmedi. Almanlar bunun dışında, kendi ülkesinden atmak istediği Yahudilerin, kutsal topraklara yerleşmelerini sağlamak için teşvik etti ve onlara her türlü kolaylığı sağladı. Alman okullarını diğer ülke okullarından ayıran özellik, onların ülkedeki azınlıklara yönelik çalışmalarda bulunmuyor gözükmeleriydi, her ne kadar onlar da diğer yabancı okullar gibi azınlıklarla ilgili faaliyetlerde bulunsalar da, Alman okulları diğer bir deyişle, Osmanlıya dost gözüken bir ülkenin okullarıydı. Ancak Almanların Dünya Politikasının bir aracı olarak I. Dünya Savaşına giren Osmanlı İmparatorluğu, Alman devletiyle birlikte yenilmiş ve ülkedeki her türlü Alman faaliyeti de böylece son bulmuştur. I. Dünya Savaşından sonra kurulan yeni Türkiye Cumhuriyeti' nde bütün Alman okulları Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı olmayan Elçilik Okulu dışında tek bir Alman okulunda birleştirilmiştir. Cumhuriyet rejimi süresince tüm yabancı okullar sıkı denetim ve kontrol altına alınabildiği için Alman okulunun da en ufak zararlı bir faaliyet içine girmesine izin verilmemiştir.