Özet:
Yeni Hayat, Orhan Pamuk'un romanları içerisinde, hakkında ne kadar çok yazılsa da bir o kadar yazma gereksinimi duyulan ender romanlardan. Orhan Pamuk'un Yeni Hayat romanı farklı okumalara açık, kendini sürekli yenileyen bir özelliğe sahip. Gündelik hayattan tarihe kadar pek çok konunun aynı eksende, paralel anlatıldığı ender romanlardan biridir Yeni Hayat. Pamuk'un bilinçli olarak serpiştirdiği anekdotların her biri bize farklı bir tabloyu göstermektedir. Pamuk, hikâye kurmuyor, hikâyelerle bize parça parça perspektifler sunuyor. Dolayısıyla romanda ana bir tema belirlemek, bir yanıyla yazarın hazırlamış olduğu tuzağa düşmektir. Yan tema gibi görülen konuların çoğu ana tema, ana tema gibi görülen konunun da pek doğal bir şekilde çok kenar bir anlatı olarak görülebileceğini söylemek lâzım. Bundan dolayı Yeni Hayat, kendisini hiçbir zaman statik bir yapıya hapsetmez, her okumada kendini geliştiren ve de başka anlatıları da kendine katan bir çerçeveye sahip.Her edebiyat metni kendi tarihselliğini, kültürelliğini farklı biçimlerde üretir. Bu bağlamda metnin taşıdığı sembolik hatta semiyotik değerden de bahsedebiliriz. Metnin ürettiği kültürel kodları, göndermeleri yine metnin içinde üretilen anlam katmanlarından, alegorilerden ortaya çıkarmak tezin ana amacıdır. Yeni Hayat, en temelde okuma pratikleriyle beraber tarihsel ve kültürel inşaları da sorgulayan bir roman. Bütün bunları ortaya koyarken şüphesiz Jacques Derrida, Roland Barthes, Paul de Man ve Barbara Johnson ve Linda Hutcheon'ın ortaya koymuş olduğu teorik çerçeve farklı bir ifadeyle yapı bozumcu eleştiri ışığında argümanlarımı geliştireceğim. Tezde tarihselcilik, eleştirel fark, alegori, yapıbozumculuk, sembol, hakikat, özcülük, inşa, tarih yazımı, mecaz, kimlik, okunur ve yazılır metin gibi kavramlarla metnin yapısını ilişkilendirilir.