Abstract:
Bu tezin amacı Avrupa'da uluslararası göçün güvenlikleştirilmesini incelemektir. Bu inceleme yapılırken öncelikle göç ve güvenlik kavramlarının 2. Dünya Savaşı sonrasından günümüze evrimi çalışılacaktır. Bu evrim esnasında göç ve güvenliğin yollarının kesiştiği noktada Avrupa'da göçün nasıl güvenlikleştirildiğine bakılacaktır. Göç ve güvenlik kavramlarının gelişimi kurumsal düzenlemeler ve devlet politikaları açısından kronolojik yöntemle ele alınmaktadır. Göçün güvenlikleştirilmesininin incelenmesi ise eleştirel yöntem, speech act ve Foucault'un söylem analizi yöntemleri ile yapılmaktadır.Ele alınan dönemde göç Avrupa'da öncelikle savaş sonrası kalkınma ve ekonomik büyüme için gerekli görülürken, 1970'lerde ekonomik durgunluğun yaşanılması ile istenmeyen bir olguya dönüşmüştür. Bir refah devleti adası haline dönüşen Avrupa 1970 sonrası artık göçü adasında kaynaklarını paylaşmak açısından istememektedir. Bu nedenle "Kale Avrupa" mitini yaratmış ve sınırlarının yükselterek yeni göçmenlerin gelişini engellemeye çalışmaktadır.Kavram olarak güvenlik ise Avrupa'da 2. Dünya Savaşı sonrasından günümüze önemli değişikler geçirmiştir. Soğuk Savaş sırasında iki kutuplu dünya düzeninde Avrupa'da güvenlikleştirme devlet üzerine odaklanmıştır. Soğuk Savaş sonrası ise yeni güvenlik gündemi ortaya çıkmış ve temel olarak devletten çok topluma odaklanmıştır. Göç konusu da sosyal güvenlik kavramı içerisinde güvenlik konularının devletten topluma kayması ile güvenlikleştirilmektedir. Avrupa'da göçün güvenlikleştirilmesi üç konu temelinde gerçekleşmektedir. Bu konular; iç güvenlik kimlik ve refah devletidir. Bu bağlamda iç güvenlikleştirmede anlaşma metinleri ve toplumsal aktörlerin söylemleri okunarak güvenlikleştirmenin izi sürülmektedir. Kültürel güvenlik açısından ötekinin yaratılması ve öteki söylemi ile homojenize toplumu yaratmanın incelemesi yapılmaktadır. Refah devleti ile işsizlik ve refah devletinin kaynaklarının paylaşımı konusunda göçmenlerin güvenlikleştirilmesi ortaya konulmaktadır.