dc.description.abstract |
Ahmed Rıza Bey, Türk siyasal yaşamında gerek kendi döneminde gerekse daha sonraki dönemde önemli etkileri olmuş bir düşünce ve ‘eylem’ adamıdır. Paris’e kaçtığı 1889 yılından itibaren Abdülhamid aleyhtarı muhalefet hareketi içinde, takındığı siyasal ve ‘kişisel’ tavırdan dolayı, bazen lider konumda bazense istenmeyen bir adam olarak yer almış, 1908 devriminde sonra uzun yıllarını mücadeleye adamış bir ‘devrimci’ olarak Meclis-i Mebusan başkanlığına getirilmiştir. Oldukça farklı bir fikri oluşum süreci geçiren Ahmed Rıza Bey Batı kaynaklı bir fikri akımı derinlemesine öğrenebilecek kadar onunla uğraşan ilk Osmanlı entelektüellerinden biriydi. Pozitivizmi kabul ettikten sonra önceleri mesafeli yaklaştığı geleneği artık gelişmenin önünde bir engel olarak görmeyecekti. Türklüğü, Osmanlı geleneğinin asli unsuru olarak değerlendirecek, milliyetçiliğin yükseldiği bir konjöktürün etkisi altından kalarak zamanla pozitivist evrensel değerleri Türklüğü savunmak için araçsallaştıracaktı. Hakkında yayınlanmış çalışmalar, O’nu pozitivizm ve milliyetçilik ekseninde hareket eden biri olarak gösterir. İslamcı yönü ise çoğunlukla göz ardı edilmiştir. Ancak bu üç fikri akım arasında meydana gelen karmaşık ilişki veya içsel bağ üzerine yeterince çalışma yapılmamıştır. Bu çalışmada Ahmed Rıza Bey örneğinden yola çıkarak bu üç fikri akım arasındaki ilişki incelenecektir. Daha sonra ise Ahmed Rıza Bey’in yönlendiriciliğinde çıkan Şura-yı Ümmet gazetesi özelinde bu ilişkinin de tekrardan sorgulanacağı bir durum çalışması sunulacaktır. Bu çalışma ile söz konusu edilen farklı Ahmed Rıza Bey algılarını birincil kaynaklar ve son dönem ortaya çıkan çalışmalarının sunacağı yeni bulguların yardımıyla farklı bir perspektiften değerlendirilerek aşılması hedeflenmektedir. |
|