Özet:
Sosyal demokrasi, siyasal, toplumsal ve tarihsel boyutlarıyla büyük bir akımdır. Yaklaşık bir buçuk yüzyıldan beri dünyanın çeşitli ülkelerinde farklı değişim evreleri yaşamış ancak sosyalist içeriğini kısmen de olsa korumuştur. Türkiye'nin sosyalizmle ilk tanışması Yirminci yüzyılın başında olmuştu. Çok uluslu imparatorluktan ulus-devlete geçiş süreci kültürel, ekonomik ve toplumsal alanlarda bir çok değişikliği gündeme getirmiştir. Tek parti döneminde siyasal ve toplumsal muhalefete izin verilmemiş, sol yaşam alanı bulamamıştı. Çok partili hayata geçiş ve demokratikleşmenin ivme kazanmasıyla Türkiye kendini "ortanın solu"nda, "demokratik sol"da ve nihayet "sosyal demokrat" olarak tanımlayan siyasal akımlara sahne olmuştur. Bu çalışmanın ilk amacı Türkiye'de kendini sosyal demokrat olarak adlandırma eğiliminde olan akımların doğasını incelemektir. Bunu yaparken, öncelikle evrensel sosyal demokrasinin gelişim çizgilerini gözden geçirmek ve Türkiye'deki manzaranın özgünlüğünü göstermek istedim. Bana göre, sosyal demokrat siyasal teoriyi kapsamlı bir şekilde değerlendirmek kısmi ya da yanıltıcı yargılara varmamızı engelleyebilir, daha sağlıklı sonuçlara ulaşmamızı sağlayabilirdi. İlk olarak dünya ölçekli sosyal demokrat hareketin temel ilkelerini siyasal tarih ve sosyal demokrat siyaset teorisi bağlanımda açıklamaya çalıştım, ikinci olarak, Türkiye solunun kökenlerini tarihsel/siyasal bağlamı içinde ele aldım. Tarihsel, kültürel ve toplumsal konulan incelerken Türkiye'deki parti elitlerinin siyasal kültürüne özel bir yer ayırmayı gerekli gördüm. Çalışmam Avrupa sosyal demokrasisiyle onun Türkiye'deki benzeri arasındaki en önemli farkları açığa çıkarmaya çalışmaktadır. Bunu yaparken özellikle istediğim bir şey Türkiye'deki deneyimi tarihsel ve eleştirel bir paradigma içinden ele almaktı. Bu amaçla betimleyici, çözümleyici ve eleştirel yöntemleri kullandım; ve -umut ediyorum ki- şu sonuca ulaşabildim: Türkiye'de sosyal demokrasinin temel sorunları esasen teorik ve entelektüel düzeydeki sorunlardır.