Özet:
İnsanlar bir arada yaşamanın gereği olarak devleti oluşturmuşlardır. Devlet çatısı altında yaşayan insanların belirli kurallara uyma yükümlülüğü bulunmaktadır. Polis toplumda bu kuralların uygulanmasını sağlamakla görevli zorlayıcı güçtür. Polisin sahip olduğu kanunu uygulama otoritesi kendine ait olmayıp, toplumun gücüdür. Dolayısıyla polisin, toplumun gücünü yine toplumun düzenini sağlamak amacıyla kullanması bir çelişki doğurmamaktadır. Aksine polisin bu gücü nihai olarak insan ve toplum yararına, insana yaraşır bir biçimde kullanma zorunluluğu bulunmaktadır. 1 Haziran 2005 tarihinde ülkemizde bazı temel yasalar değişmiştir. İlkin bu değişiklikler tepkiyle karşılanmış ve kriminal anlamda bir suç patlaması yaşanacağı varsayılmıştır. Türkiye'de belirli suç türlerinin artış kaydettiği bir gerçektir. Fakat bunun nedenleri arasında yasal etkenlerin yeri tartışmalıdır. Bu yasal değişiklikler yeni bir güvenlik ve adalet sisteminin habercisidirler. Aynı zamanda bu değişimler polisi yapısal ve pratik açıdan değişmeye zorlamıştır. Bu süreçte ayrıca suçla mücadele ederken başarı ölçütüne etik değerler eklendiği yeni bir konsept geliştirilmiştir. Suçla mücadelede önemli bir yer tutup kanunların etki sahası dışında kalan değerler bu süreçte etkin hale gelmiştir. Bu değişim ve dönüşüm sürecini önemli kılan, bir dış etkenden bağımsız içsel dinamiklerle fark edilip hayata geçirilmesidir. Bu çalışmada temel olarak; kaynak taraması yöntemi kullanılmış, kurumsal istatistik bilgileriyle de desteklenmiştir. Çalışmada kısaca şu sonuçlara varılmıştır: Devlet suçla mücadeleyi etkin, gerektiğinde esnek fakat her durumda etik ölçülerde yerine getirmelidir.Anahtar Kelimeler : İnsan Hakları Hukuku, Güvenlik Yönetimi, Proaktif Polislik