Özet:
Günümüzde giderek çeşitlenen kentsel kamu hizmetlerinin sunumu, gelişmekte olan metropoller için önemli bir sorunsaldır. Büyük nüfus içeren ve büyük alana yayılmış metropollerde, kullanıcılara "hangi hizmetin, kim tarafından, hangi coğrafi sınırlar içinde ve nasıl sunulacağı" sorulan uygulamada çoğu zaman cevapsız kalmaktadır. Sorunsalın temelinde ise kentsel kamu sektörünün iki boyutlu yapısı yatmaktadır: Bunlardan ilki dikey yapıdır ve yönetimler arası hiyerarşiyi konu eder. İkincisi ise mekan ve yer seçimi ile ilgili yatay boyuttur. Sözü edilen dikey yapı, (kent ekonomisinde mali dengesizlik problemi olarak da adlandırılmaktadır) hiyerarşik düzen içinde yer alan yönetimlerin, yetki ve gelirler yönünden tüm sistem içinde ters eşleşmelerinin ürünüdür. Burada vurgulanan kamu hizmetlerini sunan yönetim kademesinin üstlendiği servislerle, gelir ve giderleri üzerine kurulu bütçesi arasındaki dengesizliktir. Yatay yapı ise, mekana yönelik temel iki problemi içermektedir: Birinci problem, kaynaklar ve ihtiyaçların mekan üzerinde farklı yerlerde bulunması ve potansiyel yararlanıcıların kamu hizmetlerinin sunumunu (toplu tüketim yaklaşımı çerçevesinde) rededemez oluşu biçiminde tanımlanabilir. Daha açık bir anlatımla, kamu ekonomisinin doğası gereği hizmetten yararlanmayan bireyler de (vergi gibi dolaylı yollardan) bu harcamalara katılmak zorundadırlar. Doğrudan mekan ile ilgili diğer bir problem ise, fonksiyonlar ile yerel ölçekteki yetki sınırları arasındaki uyumsuzluktur, diğer bir deyişle, rasgele, verimsiz ve irrasyonel servis sınırlarının oluşmuş olmasıdır (HEILBRUN, 1974). Yapılan araştırma ve gözlemler, ülkemizde kentsel kamu hizmetlerinin başlıca üreticisi konumunda olan yerel yönetimlerin coğrafi sınırlarının, hizmet, nüfus ve yoğunluk üçlü ilişkisinin optimizasyonuna uygun olmadığı sonucunu ortaya koymaktadır. Kısacası, kamu hizmetlerine ilişkin yerel sınırlar oluşturulurken ölçek ekonomilerinin" ne derecede göz önüne alındığı şüphelidir. Bu durumda oluşan negatif dışsallıklar sonucu, kullanıcılar sunulan hizmetlerden maksimum tatmini sağlayamamaktadır. Buradan hareketle bu çalışma, Habitat II Ulusal Rapor ve Eylem Planı'nda belirtilen "yerel yönetimlerin kapasitelerinin geliştirilmesi ve yapabilir kılınması " ilkesini, kentsel kamu hizmetlerinin sunumu bağlamında yorumlayarak, yerel ölçekte en küçük birim olarak mahallenin alınacağı yeniden yapılanma sürecine katkıda bulunmayı ve öneriler getirmeyi amaçlamaktadır. *Bu tür özel terimler bölüm 4.2'de detaylı biçimde açıklanmıştır. Kaynak araştırmasına dayalı gerçekleştirilen çalışmanın ilk yansında, tarihsel süreç içinde kamu hizmetlerinin sunumu bağlamında incelenen "mahalle", Osmanlı Dönemi'nde kenti tanımlamaya yönelik sosyo-fiziksel bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır (KUBAN, 1990). Katılım ve yerel demokrasiyi kısmen mümkün kılan Osmanlı mahallesi, kendisi için kentsel kamu hizmeti üretebilen önemli bir birimdir. Bu noktada mahalle ölçeğinde yerel sınırlar ve mahalle yoğunlukları, Osmanlı toplumunun (kamu hizmeti üretimine yönelik) örgütlenebilme ve "kent yaşamına" katılma becerisi ölçüsünde kendiliğinden oluşmuştur. Günümüzde ise mahalle tüm bu özelliklerini yitirmiş, hukuksal çerçeve içinde "belirsiz" kılınarak rasgele oluşan sınırlan ile yalnızca harita üzerinde var olan bir birim haline gelmiştir. Bu noktada günümüz koşullarında gereksiz gibi görünen "mahalle" tarihsel kimliği üzerine günün koşullarına uygun biçimde yeniden yapılandırılarak, hem yerel demokrasinin geliştirilmesi, hem de kamu hizmetlerinin sunulmasında etkinliğin sağlanması yönünde önemli katkılar sağlayabilir. Bu varsayım ile çalışmanın ikinci yansında, kamu hizmetlerinde verimsiz ve irrasyonel sınırlar problemi "mahalle" ölçeğinde yorumlanmıştır. Mahalle kavramının bu yeni bakış açısı ile değerlendirilmesi aşağıdaki üç temel soru bağlamında gerçekleştirilmiştir: 1. Mahalle örgütü hangi kamu hizmetleri ile ilişkilendirilebilir? 2. Bu hizmetler ile optimum nüfus ve alan büyüklükleri arasındaki ilişkiler nasıl tanımlanabilir? 3. Söz konusu kamu hizmetlerinin sunumunda rol oynayan aktörler ve aralarındaki ilişkiler nasıl olacaktır? Tüm bu tartışmalar doğrultusunda "mahalle" için, yeniden yapılandırılmaya yönelik bir dizi ipucu üretilmiştir: Mahallenin "ilişkide" olacağı kamu servisleri belirlenirken, hizmetlerin yönetim organizasyonları (düşey ve yatay bütünleşmeler), farklı tüketim-dağıtım biçimleri (dağıtımcı ve toplayıcı servis merkezleri vb.) ve sunum öncelikleri (toplum veya parsel öncelikli) gibi kriterler göz önüne alınmıştır. Böyle bir belirlemenin sonucunda ilgili kamu hizmetleri bağlamında "tek birim olarak mahalle" yerel yönetimlerin tüzel kişiliği ve organik bütünlüğü içinde yer alabilir. Kentlerde katılımcı yapıyı destekleyerek en küçük yerel platformun oluşmasında ve gönüllü katkıları örgütleyerek bazı kamu hizmetlerinin üretiminde katalizör görevi yapabilir. Ayrıca yeterli kadro sağlandığında, kapsamlı ve işlevsel bir bilgi bankası kimliğinde, imar denetimi görevini üstlenebilir. Bunların yanı sıra, yüksek eşik maliyetlerini aşmak ve ölçek ekonomileri yaratmak amacıyla küçük birimlere bölünemeyen (su, elektrik dağıtımı, kanalizasyon gibi) kamu hizmetleri için, bir mahalleden daha büyük "eşgüdüm birimleri" oluşturmak gerekebilir. Bu amaçla, birkaç mahalleden oluşan hizmet birimleri yaratılarak ilgili kurumlar arasında eşgüdüm sağlanabilir.