Özet:
Ülkemizde, günümüzde yaşanan planlama süreci " statik-klasik planlama " anlayışının, planlama sorunlarını çözümlemede yetersiz kaldığını açığa çıkarmaktadır. Mimarlık ve planlama disiplinleri arasında kentsel tasarıma yönelik bir boşluk oluştuğu açıkça ortadadır. Bu çalışmada bu nedenlerin de etkisiyle planlama ve tasarım ilişkisi incelenmektedir. Var olan planlama yönteminin kesin kararlar üretme ve uygulama zorunluluğu tasarlama rahatlığını kısıtlamaktadır. Kuramlar, kurallar, modellerle gelişen planlama mekandan soyutlanmaktadır. Asıl sorun "kentsel mekanda" yani kent planlamanın ve mimarlığın dışında kalmış alanlardır. Bugünkü süreç, "Kentsel Tasarım" a fırsat vermemekte, bunun yanı sıra katılaşmış, statikleşmiş fiziksel kararlan ile onu bağlamakta, yanlış yönlendirmektedir. Alt yapışız, sosyal donatımsız, doğaya ve topluma saygısız kimliksiz kent mekanları, bu süreçte ortaya çıkmaktadır. İmar yasası ve belediyelerin kullandıkları imar yönetmelikleri, kentsel çevrenin parçacı(parsel düzeyinde) bir anlayışla tasarlanmasına durak sağlayıcı, kimlikli bir bütün olarak gelişmesini sağlayıcı yaptırımlar getirmemektedir. Çözüm olarak kentsel çevre bir bütün olarak tasarlanmalıdır. Kentler mimari tasarım düzeyinde ele alınıp, makro form(çevre düzeni planı) ve nazım plan ölçeklerinden sonra, kent mekanları detaylı tasarlanmalı ve üretilmelidir. Bu yöntemde sonuç, mimar, şehirci, ekonomist, alt yapı uzmanları, peyzaj mimarı gibi tüm ihtisas dallarının birlikte ürün vermesiyle alınacaktır.