Abstract:
Bu tezin amacı, modern dönemde siyasal alanın oluşumunda rol oynayan egemenlik kavramını ve bu bağlamda gelişen siyasal düşünceleri incelemektir. Modern anlamıyla siyaset ahlaki ve dinsel yargılardan ayrılma eğilimi göstermiştir. Bu durum ise siyasal olanı somut, içkin (immanence), güç ilişkileri temelinde ele almayı gerektirmiştir. Çalışmamızda egemenlik kavramının modern siyasal alanın oluşumunda etkin bir biçimde varolduğu gösterilirken, tarihsel gelişmenin maddi koşullarına da değinilmeye gayret edilmiştir. Zira egemenlik kavramı hem kavramsal gelişimi hem de bu gelişime denk düşen tarihsel olgular yoluyla modern siyasal alanın betimlediği kadar siyasal birliği ve toplumsal düzeni de belirlemektedir. Bu noktada, elinizdeki çalışma, egemenlik kavramının seyrini izlerken parlamenter demokrasi modelini ve modern hukuk düşüncesini tartışmaktadır. Bodin, Hobbes, Locke, Rousseau gibi düşünürlerce geliştirilen egemenlik teorileri modern demokrasi ve hukuk anlayışlarını derinden etkilemiştir. Bu nedenle çalışmamızda, özellikle hukuksal düşünme biçimiyle ilişkisi içinde hukuk anlayışlarına odaklanılmıştır. Zira hukuk, modern toplumlarda dinsel ve ahlaki yargıların zayıflamasıyla birlikte baskın bir alan olmuştur. Hukukun üstünlüğü, insan hakları gibi sorgusuzca kabul edilen kavram ve düşüncelerin temeline inilmeye çalışılmıştır. Bu bağlamda sürekli egemenlik kavramı ile parlamenter demokrasi ve modern hukuk anlayışının çakışma noktaları takip edilmiştir. Fransız Devrimi'yle kurucu iktidar, anayasalcılık, temsili demokrasi, hukuk gibi yeni gelişmeler egemenlik kavramının bir kere daha merkezi bir konuma yerleşmesine yol açmıştır. Özellikle egemenlik ile halk iradesinin özdeşleşmesi ve Locke'tan beri tartışılan hukuk ile egemenlik ilişkileri kamu hukuku alanındaki incelemelerle yeni bir ivme yakalamıştır. Çalışmamız, bu noktada, modern siyasal alanın anayasal düşüncelerle ve parlamenter rejimler yoluyla daraldığını iddia etmektedir. İncelememiz, yaşadığımız sürecin bu tarihsellik içinden geliştiğini iddia etmekte ve egemenlik, hukuksal düşünme biçimi gibi bu sürecin belirleyici kavramlarına eleştirel bir şekilde yaklaşmaktadır.