dc.description.abstract |
Ulusal müzelerin bir müze türü olarak ortaya çıkışları, 18. Yüzyılda Fransız Devrimi'yle ulus-devlet anlayışının önem kazanmasına paralel gelişmiştir. Bu tür müzeler, 1950'li yıllarda başlayan, yakın geçmişimize kadar devam eden ve dünya siyasi haritasının değişmesine neden olan Afrika, Avrupa ve Asya'da bulunan sömürge devletlerin bağımsızlıklarını kazanmalarıyla yeniden önemli konuma gelmişlerdir. Bu ülkeler, bağımsızlık mücadelelerinde ve sonrasında ulus-devlet yapılanması çalışmalarında ulusal müzeleri kullanmışlardır.Ülkemizde, Osmanlı Devleti'nin son zamanlarında, Batılılaşma sürecinin bir parçası olarak başlayan müzecilik faaliyetleri sonucunda hayata geçen İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Türk-İslam Eserleri Müzesi gibi ilk müze örnekleri dönemin siyasi ortamı içinde ulusal müze türü olarak kabul edilebilir. Benzer bir anlayış Cumhuriyet'in ilanıyla da görülmüştür. Anadolu Medeniyetleri Müzesi, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Ankara Etnografya Müzesi gibi müzelerin kuruluş aşamalarında, dönemin siyasi ortamı içinde ulusal müze özelliği gösterdikleri söylenebilir.Son yıllarda, kamu yönetiminin yeniden yapılandırılmasının bir uzantısı olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ortaya konulan "Ulusal Müze" anlayışına bakıldığında söz konusu çalışmanın "müze - ulus devlet", ilişkisinin bir sonucu olarak değil, müzelerde uygulanmak istenen bir yönetim modeli olarak ele alındığı görülmektedir. Buna göre, Topkapı Sarayı Müzesi, Ayasofya Müzesi gibi bazı önemli müzeler ulusal müze olarak belirlenirken, bu tanımın dışında kalan diğer müzelerin ise yerel yönetimlere devri düşünülmektedir. Bu ayrım sonucunda, bu müzelerin envanter (koleksiyonlar) ve kadrolarının müzecilik normları dikkate alınarak yerel yönetimlere devri sırasında karşılaşılabilecek sorunların neler olabileceği ve bunlar için düşünülen çözüm önerileri bu tezin temelini oluşturmaktadır. Bu amaçla, başta müzecilik mevzuatı olmak üzere kamu kurumları arasındaki taşınır mal mevzuatı ve müzeler başta olmak üzere yerel yönetimlerin personel ve kadro durumları incelenerek doğabilecek sorunlar ve çözüm önerileri belirlenmeye çalışılmıştır. Böylece, bugün itibariyle her ne kadar bu konu çok gündemde olmasa bile yeniden ele alınması durumunda mevzuat hazırlayıcılar ve uygulayıcılar için bir kaynak, müzelerimiz ve Türk müzeciliği açısından bir rehber olarak düşünülmüştür. |
|