Özet:
Burjuva Devrimi’nin, Aydınlanma’nın ve Sanayileşme’nin tüm getiri ve götürüleri ile girilen 20. yüzyılda, kapitalist endüstrinin hızlı gelişimiyle ortaya çıkan tüm toplumsal, ekonomik, kültürel ve siyasi dönüşümler, hem sokağı hem sanatı hem de sokak ve sanat arasındaki ilişkiyi doğrudan etkilemiştir. Sokak, bu anlamda salt fiziksel bir mekan olmanın ötesinde toplumsal, kentsel ve gündelik hayat içindeki her türlü gelişmenin ve dinamiğin merkezinde olmuştur. Sanat ise tüm bu dönüşümlerin bir aracı ya da bir aktörü olarak, başka bir deyişle tüm bu gelişmelerin bizzat öznesi ya da nesnesi olarak, öyle ya da böyle yüzyıl boyunca etkin rol almıştır. Sanat alanı için 20. yüzyıl, geçmiş on dokuz yüzyılı ile her anlamda hesaplaştığı bir dönem olmuştur. Bu sorgulamaya sebep olan ise bahsi geçen dönüşümlerdir: Yani eski sistemlerin yerine gelen yeni sistemler, yeni üretim teknik ve biçimleri, yeni toplumsal ve kültürel yapılardır. Sanatçı, bu bağlamda gerek tüm bu yenilikleri yerinde keşfetmek üzere, gerek tüm bu yeni sistemle iktidar ve özgürlük mücadelesine girmek üzere, gerekse de tüm bu yeni sistem içinde yaşamını sürdürebilmek ve kendine bir rol, bir alan ya da bir kazanç sağlayabilmek üzere sokakta yer alabilmiştir. Bu çalışma, 20. yüzyıl boyunca sanatsal alanın ilgili tüm aktör ve araçlarının sokakta yer alma nedenlerini, süreçlerini ve sonuçlarını irdeleyerek ilgili kavram, yaklaşım, akım ve uygulamaları biraraya getirmeye çalışmaktadır.