Özet:
Dijital sanatın karakteristik özellikleri pek çok bakımdan geleneksel sanat ortamı sistematiğine meydan okumaktadır. Müzeler, galeriler, kurumlar, sanat ortamı ve sanat piyasasını içine alan bu sistem çok uzun zamandır "nesne merkezli" bir yapıda gelişmiş, toplama, biriktirme, koruma ve sergileme pratikleri genel olarak "sanat nesnesi" üzerinden sistematikleştirilmiştir. New Media ve Time-based Art olarak tanımlanan dijital sanat pratiklerinin sahip olduğu özellikler ise bir sanat üretiminin sonucu olan nesneden çok, süreci ön plana çıkartan bir yaklaşımı gündeme getirmiştir. Dinamik, etkileşimli, kolektif, uygulanabilir ve değişken bir doğaya sahip olan sanat formları, "nesneleşme"ye direnmekte ve geleneksel "sanat nesnesi" kavramını dönüşüme uğratmaktadır. Dijital sanat alanında üretilen her yapıtın spesifik ve kendine özgü bağlamlara sahip olması, bu sanat üretimlerini kategorileştirme ve müzeolojik işlevlere adapte etmekte problemlere yol açmaktadır.Dijital sanat pratikleri günümüzde bir gelişme sürecindedir ve bu sanatın nasıl işlediği, nasıl toplanacağı, nasıl korunacağı, mülkiyet problemlerinin ne olacağı gibi sanat alanında ortaya atılan belirli sorular, temelde müzeler üzerine inşa edilen sorular olarak görülmektedir. Yeni medya sanatının müzeolojik bağlamda problemli bir alan olduğu ileri sürülse de, kurumsal sisteme dahil edilmesi çabaları, pratik ve teorik alanda yapılan araştırma ve uygulamalara zemin hazırlamaktadır. Kurumsal sisteminin geliştirdiği etkinliklerin neredeyse tümü, nesnenin yerini alan yeni medya üretimleri tarafından problemli bir zemine taşınmıştır. Yine de, yeni medya, sanat sistemi içinde kendine güvenli bir yer bulur ve ihtiyaçları desteklenirse, bu sanat üretimlerinin olanak ve olasılıkları tanınıp kavranabilecektir. Sanat yapıtına dair güncel kavramların yeniden düşünülmesi ve ele alınmasını teşvik eden yeni medya, aynı zamanda güncel sanatsal pratiklerin anlaşılmasında geniş bir potansiyele sahiptir. Yeni medya alanının tepkisel tavrı, kurumların bu sanat üretimleri ile olan bağında kolay çözülemeyecek problemleri yaratsa da dijital sanat pratikleri, küratöryal uygulamalar ve kurumsal sunumlar ile geleneksel sanat seyircisine adapte edilebilir ve bu sanat erişilebilir ve interaktif yapısı ile ziyaretçileri müzelere çekmekte başarılı olabilmektedir. Bu anlamda, geleneksel sanat pratiklerine göre marjinal olarak algılanan yeni medya sanatını bu durumun dışına çıkarmak için en önemli basamak öncelikle bu sanat üretimlerini kurumlara entegre etmek ve dolayısıyla izleyici kitlesinin genişlemesini sağlamaktır.Yeni medya sanatı her ne kadar müzelerin koleksiyon oluşturma, toplama, bakım ve koruma, belgeleme ve sergileme gibi temel işlevlerinin geleneksel nosyonlarına meydan okuyor gibi görünse de en azından teorik ve pratik düzeyde bu konular üzerinde deneyim kazanılmaya başlanmıştır. Elbette tüm bu tartışmalı sorunlar, en az müzecilik kadar güncel sanat pratikleri alanında da oldukça geniş bir alanı kaplamaktadır. Yine de kurumlar süregelen eleştirel ve dirençli çalışmalarıyla dijital sanat pratiklerine ait problematikler üzerine çözüm üretebilecekler ve yeni medya sanatını kurumsal sisteme adapte edebileceklerdir.