Özet:
Demokratik devlet yapısı içerisinde yerel yönetimlerin önemi son derece büyüktür. Hatta demokrasilerin temel taşı yerel yönetimlerdir diyebiliriz. Batının bugün ulaştığı demokratik hukuk düzeninin geçmişinde yerel yöne timlerin güçlülüğü yatar. Halkın kendi kendini yönetmesi prensibinin uygulanmasının önemli bir alanı da yerel yönetimlerdir. Çok hızlı bir değişimin yaşandığı, değer yargılarının gün be gün evrimden geçtiği günümüzde insan ihtiyaçlarının boyu tunun genişlemesiyle yerel yönetimler, ve onun en önemli parçası olan belediyelerin bu değişime ayak uydurması güç olmaktadır. Büyükşehir kavramı, Türkiye için yeni bir olgudur. Başta İstanbul olmak üzere bu süreç hızlı yaşanmıştır. Yerel yönetim sistemi sorunlarının çözülemediği bir durumda büyükşehir belediye sisteminin sorunlarını çözümü daha da güç bir hal almaktadır. Kaynak israf etmeksizin, üretici, plan alış kanlığı olan günlük hizmetler dışında gelişmelere uygun uzun vadeli hizmetleri programlayıp icrasına başlayabilen, verimli, aktif ve ülke kalkınmasına katkıda bulunabilen, sağlanan kaynakların dışında mali kaynak yaratabilen yerel yönetimleri oluşturmanın kaçınılmaz olduğu ortadadır. İstanbul metropolü bugün, 10 milyonluk nüfusu ile radyokonsantrik büyüyen dev bir kent şekline bürünmüştür. Yılda nüfusu 380 bin kişi artan bir kentin yönetimi ar tık bir ülke yönetimi olarak düşünülmelidir. Bu bağlamda, İstanbul büyükşehir yönetiminde amaçlanan sistemin gerçekleştirilmesinin ne kadar güç olduğu ortadadır. Sonuç olarak, Türkiye'de 1984 yılında 3030 sayılı kanun ile gerçekle şen büyükşehir olgusunun gelişimi, cumhuriyet öncesinden günümüze kadar yerel yönetimler içinde belediyelerin ülke yönetiminde ne gibi roller aldığı, ve temel hizmet sunuşundaki gelişmeler, ve bunun sonucunda ortaya çıkan mali kaynak sorunları ve bu sorunlara ilişkin çözüm önerileri, İstanbul örneği ışığında elde edilen somut verilerle incelenmeye çalışılmıştır.