Özet:
Çalışma, odak noktasında kurumların bulunduğu üç farklı denemeden oluşmaktadır. Her bir denemede kurumlarla ilgili farklı bir tartışma çözümlenmeye çalışılmaktadır. Kurumsal yapının en önemli unsurlarından biri olan mülkiyet hakları, yasal altyapı ve düzenlemeler ile desteklendiğinde, bireylere üretim ve yatırımlarını arttırma yönünde müşevvik sağlar. Son dönemlerde yapılan ampirik çalışmalarda belirli kurumsal altyapılara sahip ülkelerin daha etkin büyüme oranlarına sahip olduğunun ortaya konması konunun iktisadi tartışmalardaki önemini daha da arttırmıştır. Bu noktada, kurumlara verdiği önem ile Kurumsal İktisat diğer iktisat okullarından farklı bir yere sahiptir. İlk deneme, Yeni Kurumsal İktisat Okulu üzerine ayrıntılı bir literatür taraması olarak değerlendirilebilir. Okul, kurumların incelenmesinde farklı disiplinlerin bakış açısını barındırması ve matematiksel araçları kullanması nedeni ile Neoklasik iktisadın eksik kaldığı yerleri doldurmaktadır. Devlet ve piyasa ilişkisinde, denge yerine sürecin önem kazanması tarafların birbiri ile etkileşiminin ve rekabetinin ayrıntılı biçimde incelenmesine olanak sağlamaktadır. Kurumların değişimi de bölümde yer alan başlıklardan biridir. İkinci denemenin asıl teması mülkiyet haklarıdır. Hakların oluşumu incelenirken konu, tarihi olduğu kadar, felsefi açıdan da ele alınmaya çalışılmıştır. Mülkiyet haklarının toplum genelinde yarattığı iktisadi, politik ve hukuki sonuçlar ayrı başlıklar altında incelenmektedir. Özellikle hakların oluşumunda, bireylerin birbirleriyle ve devletle olan ilişkisi oyun teorik modeller kullanılarak betimlenmiştir. Üçüncü ve son denemede ise, ülkelerin kurumsal yapıları ile iktisadi büyümeleri arasındaki ilişki sorgulanmaktadır. North (1990) etkin olmayan mülkiyet hakları sisteminin, Üçüncü Dünya'da mevcut olan açlık ve sefaletin en önemli kaynağı olduğunu ifade eder. Bu ülkelerde gerçekleştirilen yatırımlar kısa dönemli, firmalar küçük ölçekli, kullanılan teknoloji ise eskidir. Son bölüm ilk iki denemede çeşitli açılardan tartışılan kurumların gerçek hayat ile ilişkisini kurarak, kurumların önemini büyüme modelleri bağlamında ampirik olarak sorgulaması nedeniyle özellikle önemlidir.