Özet:
Peyami Safa erken Cumhuriyet Dönemi edebiyatında gerek romancı gerekse kanaat önderi kimliğiyle kültürel tartışmaların hangi yöne evrileceği konusunda önemli bir rol üstlenmiştir. Yazdığı metinler yoluyla Türkiye muhafazakarlığının geleneksel/camiacı normlar etrafında bir Batılılaşma retoriği edinmesine hatırı sayılır katkılar sunmuştur. Safa bu özelliğiyle Frederic Jameson'ın Üçüncü Dünya ülke entelektüelleri için önerdiği "politik" olma halini her açıdan benimsemiş görünmektedir. Onun romanları yine Jameson'ın iddia ettiği "ulusal alegori" kavramlaştırmasına oldukça açık bir pozisyonda bulunur. Jameson'ın teorisinde Üçüncü Dünya tecrübesi, konjonktürel olarak sosyal mobilizasyonun yoğun olarak yaşanmasına imkân vermesi açısından edebi üretimin diri kalmasına sebep olur. Batılı burjuva hayatı ise, politik güçsüzlük nedeniyle bir tür içsellik edebiyatının kök salmasına olanak tanımaktadır. Bu tez, Jameson'ın bir olumsallık olarak aktardığı ulusal alegori tespitinin etrafında Türkçe edebiyatın ulusal/evrensel ölçekte yaşadığı kırılmalara eğilmeyi denemektedir. Bunu yaparken, Türkiye'nin doğrudan bir sömürge deneyimi yaşamadığı halde, Batılılaşma projesinin en temel araçlarına bağlanmasının sonuçları üzerinde durmayı istemektedir. Bu noktadaki kırılmayı Peyami Safa edebiyatının olağanüstü çeşitlilikteki yazınsal deneyimini merkeze alarak incelemeyi düşünmektedir. Safa'nın metinleri kaynaklık ettikleri ulusal endişelerle Batı-dışı toplumların "tek dişi kalmış canavar"la karşılaşmalarının en derinlikli örneklerinden birini teşkil eder. Jameson'ın "ulusal alegori" kavramlaştırması ortaya çıkardığı bireysel/kamusal hareketlilikle Türkiyeli yazarların yazınsal konumlarına ilişkin oldukça açıklayıcı ve betimleyici bir tarzın ortaya çıkışına aracılık eder.