Abstract:
1960’lı yıllarda, Fransa’da sinema ve siyaset ilişkisi üzerine yürütülen kuramsal
tartışmalar, ana hatlarıyla, yapısalcılık, Louis Althusser’in ideoloji kuramı ve
psikanalitik kuram çerçevesinde ele alınmaktadır. Özellikle bu dönemde yeniden
tanımlanan ideoloji mefhumuna göre, hiçbir politik içerik barındırmayan ve gerçekliğin
nesnel şekilde yansıtılmasına dayanan bir sanat ürünü dahi, içinde bulunduğu siyasi ve
toplumsal yapıyla ilişkilidir. Klasik burjuva sanatının yansıması olarak, şeffaflık algısı,
görmeye dayalı kavrayış, gerçekliğin tasviri ve seyircinin temsili gibi sinema aygıtına
egemen olan temel değerler, şeylerin tarihsel ve politik konumunu gizlemek ve seyirciyi
belirli bir özne olarak konumlandırmak suretiyle, filmin ideolojik etkisini
beslemektedir. Bu tartışma ekseninde, toplumsal yaşamda ve politik sistemde bir tarz
değişimini ifade eden 1960’lı yıllar, aynı zamanda, sinema için bir tarz değişikliğini ve
içerikten ziyade biçimin önemini tekrar gündeme getirmiştir. Bir filmin politik tavrını
ve siyasetle olan ilişkisini bir teknik ve biçim sorunu olarak ele alan kuramsal
tartışmalar, sinemadaki pratik karşılığını Jean-Luc Godard’ın filmlerinde bulmuştur. Bu
anlamda, çalışmanın yöntemi, dönemde etkin olan söz konusu kuram ve siyaset
tartışmalarının literatür analizini ve bu tartışmaların önemli noktalarını vurgulayan
Godard filmlerinin incelenmesini içermektedir. Araştırma için, Onun Hakkında
Bildiğim İki veya Üç Şey (2 ou 3 Choses Que Je Sais D’elle), Çinli Kız (La Chinoise),
Doğu Rüzgarı (Le Vent D’est) ve Her Şey Yolunda (Tout va Bien) filmleri seçilmiştir.
Bu filmler, dönemin sinema dergisi Cahiers du Cinema’da da öne sürüldüğü gibi, hem
konu, hem de biçim anlamında yerleşik sanat anlayışını yıkması ve seyirciyi politik
şekilde film yapma sürecine dahil etmesi açısından önemlidir. Bu araştırma kapsamında
amaçlanan, Fransa’da 1960’lı yılların sinema kuram ve pratiğinden doğan eleştirel bakış
açısı ekseninde, sinema ve siyaset arasındaki ilişkinin yeniden düşünülmesini
sağlamaktır.