The aim of the dissertation is to synthesize, update, and contextualize extended
deterrence in Asia and to explore the link between extended deterrence and some of
the tensions that might be characterized as security dilemma situation. The main
hypothesis argues that one of the driving forces behind the emerging regional security
dilemma is the way in which the United States adopts and implements its available
extended deterrence means, tools and strategies to address the risks and challenges in
the region. The logic behind this hypothesis is that as requirements of the extended
deterrence has been changing, the United States constantly tailors its deterrence
strategies to counter different types of threats at different levels in different regions
with different types of deterrence and defense postures. All of these differences,
however, create causal effects on understanding of security requirements for regional
countries pushing them into an action reaction cycle of arms race. In this sense, to
study the link between extended deterrence and regional security dilemma in Asia, this
dissertation first focus on the concept of deterrence, extended deterrence, as well as
essence of security dilemmas in Asia over five current tensions. Later, it links these
cases and extended deterrence to Japan, South Korea. Cases are studied with a focus
case study methodology, in which every case is approached with certain set of
questions to figure out both similarities and differences. Main findings of this research
are three folds. First, both theory and practice of deterrence has been changing. Second,
because of changing dynamics of extended deterrence, the gap between required force
postures for deterrence and assurance have been widening and assuring/reassuring
allies over some of the lower level conflicts fail due to the nature of extended
deterrence in Asia. Third, because of widening gaps between deterrenceassurance/
reassurance both allies hedge against uncertainties by increasing their own
capabilities, which gives a way to military competition in the region. Therefore,
extended deterrence instruments, policies and broader strategies and management of
alliance relations play a catalyzing role in growing security dilemma among regional
actors
Bu tezin amacı Asya’da yaygınlaştırılmış caydırıcılığı incelemek, analiz etmek
ve güncel tartışmalar çerçevesinde değerlendirmek ve Asya’da güvenlik ikilemleri
olarak karakterize edilebilecek bazı sorunlar çerçevesinde yaygınlaştırılmış
caydırıcılık ve güvenlik ikilemleri arasındaki ilişkinin araştırılmasıdır. Temel hipotez
olarak bölgede yükselen güvenlik ikilemlerinin temel itici unsurlarından birinin
Amerika’nın bölgede karşılaştığı risk ve meydan okumalara karşı kendisi için
ulaşılabilir olan yaygınlaştırılmış caydırıcılık araçları, mekanizmaları ve stratejilerini
kullanış şekli olduğudur. Bu hipotezin arkasında yatan mantık, yaygınlaştırılmış
caydırıcılık gereklilikleri sürekli değişirken, Amerika’nın farklı düzeylerde, farklı
bölgelerde, farklı araç ve startejilerle caydırıcılık ve savunma unsurlarını kurgulamak
zorunda olmasıdır. Fakat bütün bu farklılıklar bölge ülkelerinin savunma ve güvenlik
anlayışları üzerinde silahlanma yarışı şeklinde tezahür eden karşılıklı eylem-karşı
eylem sarmalı yaratmaktadır. Bu bağlamda bu çalışma Asya’da yaygınlaştırılmış
caydırıcılık ve güvenlik ikilemi arasındaki ilişkiyi çalışmak üzere öncelikle
caydırıcılık, yaygınlaştırılmış caydırıcılık, güvenlik ikilemleri, Asya’da bölgesel
güvenliğin temelleri gibi kavram ve olguları ele alacak, daha sonra ise
yaygınlaştırılmış caydırıcılık ve bazı bölgesel sorunlar çerçevesinde ortaya çıkmakta
olan güvenlik ikilemleri incelenecektir. Daha sonra Japonya ve Güney Kore için ABD
tarafından sağlanan yaygınlaştırmış caydırıcılık olgusu analiz edilecektir. Vaka analizi
incelemesi, her bir örneklemin tek bir soru setiyle ele alındığı yoğunlaştırılmış vaka
analiz metodu kullanılarak yapılmıştır. Araştırmanın temel bulguları üç yönlüdür.
Birincisi hem teorik hem de pratik düzeyde caydırıcılık değişmektedir. Caydırıcılığın
dinamiklerinde meydana gelen değişimlerin bir sonucu olarak yaygınlaştırılmış
caydırıcılık ve mütefiklerin caydırıcılığa inancı anlamında güvence/yeniden güvence
arasındaki fark genişlemektedir. Son olarak da, caydırıcılık, güvence arasındaki değişen
ilişkinin bir sonucu olarak ABD’nin mevcut yaygınlaştırılmış caydırıcılık stratejisinin
bir ürünü olan gelişmiş silahlar/silah sistemleri ve artan müttefik
kapasiteleri/katılımları artmaktadır ve bu da hedef ülkelerin caydırıcılığın niyeti
anlamında güvence ve karşı güvence arasındaki farkı genişletmektedir. Bundan dolayı
yaygınlaştırılmış caydırıcılık araçları, politikaları, müttefik ilişkilerinin yönetilme
usulleri bölgesel aktörler arası ortaya çıkmakta olan güvenlik ikilemlerinin önemli bir
katalizörü olmaktadır.