Özet:
Bu araştırma, mahremiyet olgusunun sanat nesnesi haline gelme nedenlerini
anlatmayı amaçlamaktadır. Bu amaçla, ‘mahremiyet’ kavramı farklı yönleriyle
incelenmiş; mahremiyet olgusunun birey-öteki arasındaki konumu araştırılmıştır.
Bireyin mahremiyeti öteki için bilinmeyen bir bölgededir; dolayısıyla mahremiyet,
birey ve öteki arasında ayırıcı bir unsurdur. Toplumsal yaşamda en katı haliyle
hissedilen bireyler-arası ‘mahrem’ sınırın sanat alanında değişime uğradığı
düşüncesinden hareketle, çağdaş sanat pratikleri bu çerçevede ele alınmıştır.
Araştırmanın ilk bölümünde, Rönesans döneminde öne çıkan bireyciliğin temelinde
yatan “ben nedir?” sorusuna; benlik, var oluş ve mahremiyet kavramları üzerinden
cevaplar aranmış, benin yaratımına ötekinin etkisi araştırılmıştır. Bireyin dış
dünyayı algılama sürecine görme ile dokunma duyularının etkileri ve buna bağlı
olarak öne çıkan mahrem alan yaratma arzusu sanat eserleri üzerinden anlatılmıştır.
İkinci bölüm, sanatçıların ‘bireysellik’ ve ‘özgünlük’ arayışı üzerine temellenmiş,
sanatçının kendi imgesini sanat nesnesine dönüştürme nedenleri mahremiyet kavramı
ile ilişkilendirilerek sanat yapıtları üzerinden incelenmiştir. Araştırmanın üçüncü
bölümü, birey ve öteki arasındaki iletişimin sanatsal düzlemdeki dönüşümü ve
sanatın ‘görülemez-bilinemez’ olan mahrem sınırının esnekliğine olanak sağlayan
yapısı üzerinden şekillenmiştir. Bu bağlamda kendi mahremiyetini deşifre eden ya da
ötekinin mahremiyetini gözler önüne seren eser örnekleri verilmiştir. Bu doğrultuda
sanat üretimi, birey ve öteki arasındaki mahrem sınırın esnekliğine olanak sağlayan
bir alan olarak değerlendirilmiştir