Özet:
Kötülük, farklı tanımları olmakla birlikte herkesin açık bir şekilde sezinlediği bir fenomendir. Düşünce tarihinin en eski ve en çok tartışılan problemlerinden biri de bu fenomenden yola çıkılarak ortaya atılmaktadır. Mutlak kudretli, mutlak alim ve mutlak iyi bir Tanrı fikri ile yeryüzündeki kötülüğün varlığı arasında çelişki olduğu iddiası, ortaya kötülük problemini çıkarmaktadır. Hume bu problemi şöyle dile getirir: "Tanrı kötülüğü önlemek istiyor da gücü mü yetmiyor? Öyleyse o güçsüzdür (mutlak kudretli değildir). Kötülüğü önlemeye gücü yetiyor da önlemek istemiyor mu? O halde kötü niyetlidir (mutlak iyi değildir). Hem güçlü hem de iyi ise o halde kötülük nereden geliyor?" Kötülük probleminin çözümüne yönelik yöntemleri kabaca iki başlıkta toplamak mümkündür. Bunlardan "Savunma", formüle edilen problemin aslında bir tutarsızlık içermediğini göstermeye çalışan bir yöntemdir. "Teodise"de ise bir adım ileriye giderek tutarsızlık olmadığı gibi, Tanrı'nın kötülüğe izin vermesinin gerekçesi ortaya konmaya çalışılır. İrade ile işlenen "ahlaki kötülüğe" karşı Alvin Plantinga'nın tatmin edici bir açıklama getirdiği, modern din felsefesi literatüründe genel kabul görmüştür. "Doğal kötülük" ün açıklanması konusunda ise Richard Swinburne'ün yaklaşımı yardımcı olabilir. İnsanların bir imtihan ortamında olduklarına dair yaklaşım ise her iki kötülük türünü açıklayıcı güce sahiptir. Bu çalışmada "Özgür İrade Savunması" hem ahlaki hem de doğal kötülük bağlamında incelenecek, itirazlar değerlendirilecek ve bu çözümlerin imtihan paradigması ile ilişkisi ortaya konulacaktır. Ayrıca kötülük kavramının ontolojik temellendirmesinin kötülük probleminin çözümündeki rolü tartışılarak teizmin ateizm karşısındaki pozisyonu analiz edilecektir.