Özet:
Aklın bizi gerçeklerle ilgili doğru bilgiye ulaştırdığına dair inancımız her araştırma alanının temelindeki en sarsılmaz ilkedir. Bu inanç o kadar güçlüdür ki o olmadan akıl yürütemeyiz. Onun gerçekliğini dahi sorgulayamayız çünkü bu sorgulama için de aklımıza güvenmek zorundayız. Fakat natüralizm doğruysa bu inanç tehlikeye düşer. Çünkü natüralizme göre akıl, akıldan yoksun doğal süreçlerin bir sonucudur. Eğer akıl, gaye ve mantıktan yoksun fiziksel olayların bir ürünüyse onun güvenilirliğine duyduğumuz inancın doğal açıklamalarla temellendirilmesi mümkün değildir. Bu nedenle bir rasyonel görüş olarak natüralizm kendini çürütür. Buna karşın teizme göre akıl, kaynağını doğaüstü rasyonel bir varlıktan alır. Akıl doğal bir sonuç değil, tüm varlığın ilk sebebidir. Ancak akıl sahibi kişisel bir Tanrı varsa ve gerçeği bilmemizi hedeflediyse aklın doğru bilgiye ulaştıracağına inanmak için bir güvencemiz vardır. Bu çalışmada insanın gerek günlük hayatını gerek bilimsel çalışmalarını yürütmek için başvurduğu akıl yürütme ya da rasyonel çıkarım yetisinin varlığını natüralizm mi yoksa teizm mi daha makul açıklar sorusu cevaplanmaya çalışılacaktır. Temel iddiamız, akla duyduğumuz güveni temellendirmede natüralist teorilerin başarısız olduğunu savunan filozofların geliştirdiği argümanlar ışığında, aklın ve akıl yürütmek için gerekli koşulların varlığını ancak teizmin tutarlı bir şekilde açıkladığı ve bu nedenle akıl yürütme yetisinin natüralizme karşı güçlü bir delil oluşturduğudur.