Abstract:
Bu yüksek lisans tez çalışmasında, Osmanlı Devleti bürokrasisinde ve Kürtler tarafından kurulan çeşitli cemiyetlerde önemli vazifeler ifa eden Seyyid Abdülkadir'in hayatı ele alınmıştır. Seyyid Abdülkadir, ünlü Kürt siyasi liderlerinden biri olmasına ve son dönem Osmanlı devlet kademesinde kritik görevler yapmasına rağmen şimdiye kadar hakkında herhangi bir eserin yazılmamış olması, bu çalışmayı gerekli kılmıştır. Tez kapsamında, Seyyid Abdülkadir'in hayatının yanı sıra, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı Devleti'nde yaşayan Kürtlerin siyasal, sosyal ve ideolojik değişim ve dönüşümleri incelenmiştir. Seyyid Abdülkadir, yaşadığı dönemde Kürtlerin dini, siyasi ve askeri liderliğini yapmış olan Şeyh Ubeydullah Nehri'nin oğludur. Babasının bu özelliğinden dolayı kendisi de bölgede önemli bir nüfuza sahipti. Seyyid Abdülkadir, II. Abdülhamit döneminde Jön Türk hareketi ile yakınlaştı ve ülkedeki etnik sorunların çözümünün Osmanlılık üst kimliğinin özümsenmesiyle sağlanabileceğine inandı. Ancak İttihat ve Terakki'nin iktidarı tamamen eline geçirdikten sonraki merkeziyetçi ve Türkçü politikalar izlemesi onun partiden uzaklaşmasına neden oldu. II. Meşrutiyet'in ilanı ile Medine'deki sürgünden İstanbul'a dönen Seyyid Abdülkadir, bu tarihlerde kurulan Kürt hareketlerinin çoğunda bulundu ve görev yaptı. Kürt siyasi hareketinin silahı bir araç olarak kullanmasına karşı oldu ve siyasal ve kültürel ögeleri ön plana çıkarmaya çalıştı. Bu süreçte birçok Kürt ailesini aynı çatı altında topladı. Çok yönlü bir kişiliğe sahip olan Seyyid Abdülkadir, Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti, Âyan üyeliği, Kürdistan Teali Cemiyeti ve Şûrâ-yı Devlet başkanlıkları gibi önemli vazifeler ifa etti. Hem etnik bir grubun liderliğini yapmak hem de üst düzey resmi makamlarda bulunmak, Seyyid Abdülkadir'i çoğu zaman güç durumda bıraktı. Ilımlı ve uzlaşmacı kimliğiyle bilinen Seyyid Abdülkadir, sert eleştirilere ve ciddi tehditlere maruz kaldı. Bağımsız bir Kürt devleti projesini öncelemediği için milliyetçi Kürtlerin; Cumhuriyetin milliyetçi seküler toplum projesine muhalif olduğu için de yeni rejimin tepkisini çekti. Seyyid Abdülkadir'in sahip olduğu dini ve siyasi otorite, Cumhuriyetin kurucu kadroları tarafından tehdit olarak algılandı ve 1925 yılında ansızın patlak veren Şeyh Said Ayaklanması'nda rolü olduğu gerekçesiyle Diyarbakır İstiklal Mahkemeleri kararıyla idam edildi.