Özet:
Son yıllarda Orta Doğu'daki gelişmelerin etkisiyle Türkiye'nin Erken Cumhuriyet döneminde bu bölgeye sırtını döndüğüne yönelik görüşler akademik çevrelerce sıklıkla dile getirilmeye başlanmıştır. Bu çalışmada söz konusu argümanın ne derece doğru olduğu tartışılmış: bu çerçevede Geç Osmanlı ve Erken Cumhuriyet yıllarında kamuoyu tartışmalarında öne çıkan yedi seçkinin günümüzde Suriye, Lübnan, Filistin, İsrail ve Ürdün'ü kapsayan, Osmanlı yıllarında Suriye veya Büyük Suriye (Bilad-ı Şam) olarak adlandırılan coğrafyaya bakışı değerlendirilmiştir. Seçkinlerin görüşlerine başvurulmasının amacı Türkiye'nin Erken Cumhuriyet dönemindeki Bilad-ı Şam politikasının düşünsel alt yapısını çözümlemek, böylelikle Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçiş sürecinde Türkiye'nin söz konusu coğrafyaya yönelik siyasetini yalnızca dış politika bağlamında değerlendiren literatüre farklı bir perspektiften katkıda bulunmaktır. Çalışmada Suriye vilayeti/ülkesi ile Suriye/Büyük Suriye bölgesinin karıştırılmaması için söz konusu coğrafya Bilad-ı Şam olarak anılmıştır. Çalışmanın tarihsel aralığı 1908-1939 olarak belirlenmiş; Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçiş sürecinde seçkinlerin Bilad-ı Şam'a bakışlarındaki süreklilik ve kopuşlar analiz edilmiştir. Bu dönemde kamuoyu tartışmalarında ve siyasi karar alma sürecinde etkili olan Hüseyin Cahit Yalçın, Falih Rıfkı Atay, Refik Halid Karay, Halide Edib Adıvar, Yusuf Akçura, Mehmed Akif Ersoy ve Mustafa Kemal Atatürk, bu çalışma kapsamında fikirleri irdelenen seçkinlerdir. Seçkinlerin Bilad-ı Şam'a yönelik düşüncelerini çözümlemek için söz konusu tarih aralığında var olan siyasi koşullar ve temel tartışmalar çerçevesinde gazete yazıları, anıları ve biyografilerden elde edilen veriler analiz edilmiştir. Ortaya çıkan temel sonuç, seçkinlerin Bilad-ı Şam'a ilişkin düşüncelerinde kırılmalarla birlikte sürekliliğin de var olduğu, bir başka ifade ile Türkiye'nin Bilad-ı Şam coğrafyasına sırtını döndüğüne ilişkin argümanların tam olarak gerçeği yansıtmadığı yönündedir. Birinci Dünya Savaşı sırasında ortaya çıkan yabancılaşma ve Milli Mücadele dönemindeki uluslaşma süreci kırılmanın temel bileşenleri iken, gerek Osmanlı döneminde gerekse Cumhuriyet yıllarında Bilad-ı Şam coğrafyasının modernleşmesine yönelik söylem ve eylemler, seçkinlerin konuya ilişkin düşüncelerindeki sürekliliğe işaret etmektedir.