Özet:
Araştırma kapsamında incelenen Gelişmeleri Kaçırma Korkusu, kişinin, diğerlerinin
deneyimliyor olduğu tatminkar yaşantılardan kendisinin mahrum kaldığını
düşündüğü ve bunun getirdiği kaygı ve korku olarak tanımlanmakta ve bu
araştırmanın amacı da duygusal zekâ ve kişilik özelliklerinin gelişmeleri kaçırma
korkusu üzerindeki yordayıcı rolünü incelemektir. Araştırmada Sağlık Bilimleri
Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesinde öğrenim gören 472 kadın, 92 erkek olmak
üzere 564 öğrenciye ulaşılmıştır. Katılımcılar, Kişisel Bilgi Formu, Gelişmeleri
Kaçırma Korkusu Ölçeği, Duygusal Zekâ Özelliği Ölçeği-Kısa Formu ve Sıfatlara
Dayalı Kişilik Testini cevaplamışlardır. Veriler, ilişkisel tarama modeline göre ve
çoklu doğrusal regresyon analizi, bağımsız örneklem t testi ve tek yönlü varyans
analizi (ANOVA) kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre,
duygusal zekâ ve gelişmeleri kaçırma korkusu arasında negatif yönde anlamlı bir
ilişki saptanırken, nevrotizm ve deneyime açıklık boyutları ile de anlamı düzeyde
pozitif yönlü bir ilişkisi olduğu görülmüştür. Regresyon sonuçları, gelişmeleri
kaçırma korkusu ile sorumluluk, dışa dönüklük ve yumuşak başlılık boyutlar
arasında anlamlı bir ilişki olmadığını göstermiştir. Katılımcıların gelişmeleri kaçırma
korkusu düzeylerinin cinsiyet, sınıf düzeyi ve romantik ilişki durumuna göre
farklılaşmadığı görülürken, sosyal medyayı kullanma sürelerine göre anlamlı
derecede farklılaştığı görülmüştür. Araştırma sonuçları ışığında, üniversite ilgili
birimleri tarafından öğrencilerin aktif olmaları beklenen üniversite hayatlarında
gerçek yaşamda deneyimleyebilecekleri aktivite alanları oluşturulmasıyla fiziksel
sosyal ve duygusal anlamda daha sağlıklı bir süreç geçirmelerine vurgu yapılmakla
beraber duygusal zekâ gelişimine katkıda bulunabilecek çalışmaların erken eğitim
düzeylerinden itibaren başlatılması önerilmektedir. Deneyimledikleri gelişmeleri
kaçırma korkusunun yol açabileceği olumsuzluklar konusunda farkındalık
çalışmaları yapılması ve ilişkili olan sosyal medya kullanımının sıklığının kontrolüne
yönelik bilişsel ve davranışsal müdahaleler gerekebileceği için okul psikolojik
danışma birimlerinin bu konuya yönelik destek çalışmaları yapmaları önerilmektedir.