Özet:
Bu çalışmanın hedefi, Yaşam-dünyası'nın (Lebenswelt) bilimsel tasvirinin sınırlarının, Husserl'in Krisis çalışmasında ortaya koyduğu yaklaşımdan hareketle tartışılmasıdır. Çalışma bağlamında, öncelikle Yaşam-dünyası'nın bilimsel tasvirinin sınırları ve Bilim'in gerçekliğinin aslına ilişkin bilgiyi bize sunduğu şeklindeki naif realist inancın kaynakları ve sonuçları tartışılacaktır. Husserl, çalışmasında Bilimin hem dayandığı zemini, hem de Bilimsel faaliyetin bu zeminle ilişkisinin tarihselliğini tartışmaya açar. Husserl, insanın (bilim insanı da dahil) dünyada yaşarken, tüm pratik ve teorik sorularını bu dünyaya sorabileceğini vurgular ve teorinin, ancak dünyanın kendisini açtığı, bilinmeyen şeyler'in sonsuz ufkunda anlamlı olduğunu iddia eder. (Husserl, 1978, s. 50) Bu ufuğa, Krisis'de Yaşam dünyası kavramı ile işaret edilir. Bilim ile Felsefe'nin ilişkisinin asimetrik bir hal almasının izini Batı tarihinde süren düşünür, Felsefe ve Bilimlerin yeniden yaşam için anlamlı ve faydalı olacakları bir yaklaşımın geliştirilmesi gerektiğini savunur. Husserl, Felsefe'nin fenomenolojiye dönüşerek Bilimleri oryante etmesi gerektiği savunur. Husserl'in önerisi istediği şekilde karşılık bulmasa da, çalışması ve Kriz fikri, 20. yüzyıl düşüncesini kapsamlı şekilde etkiler. Bu bağlamda Husserl'in Krisis'de ortaya koyduğu tablonun, karşılaşabileceği eleştiri ve yorumların en önemlilerinden bazıları çalışmamızda ele alınacaktır. Öncelikle Husserl'in 'Kriz' kavramsallaştırması'nın sınırları çeşitli bağlamlarda sorgulanacaktır. Bunun ardından Husserl'in en önemli eleştirmenlerinden Heidegger'in Bilimler'in Kriz'ini nasıl ele aldığı ve varlığın unutuluşu ile nasıl ilişkilendirdiği tartışılacaktır. Son olarak Husserl sonrası önemli fenomenologlardan M. Henry'nin Barbarlık ve Bilimsel ideoloji ilişkisini nasıl ele aldığı tartışılacaktır. Bu düşünürlerin eleştirilerinin ve özgün yöntemlerinin ele alınması ile konunun farklı yönlerinin ortaya koyulması hedeflenmektedir. Bu çalışmada hipotez olarak, Yaşam-dünyası'nın kavranmasında bilimsel bakış açısının sınırlılığına işaret etmek için Husserl'in geliştirdiği tezin; bilimsel dünya görüşünün konu edilmesi, kaynaklarının ve sonuçlarının gösterilmesi için yararlı olduğu; ancak bu tezin önerdiği araçların bazı sorunlara yol açtığı ve bu sorunların önerilen tezin sınırlarını belirlediği kabul edilmektedir.