Özet:
1970'lerin sonunda, dışa açılma ve ekonomik reform süreci başlatan Çin, özellikle 1990'ların ilk yarısında büyük bir ekonomik ivme yakalayarak, çift haneli büyüme rakamlarına ulaşmış ve o dönemden günümüze Çin ekonomisi yılda ortalama yüzde 9 oranında büyümüştür. Halen, dünyanın en büyük ikinci ekonomisine sahip olan Çin, dünya ihracat liderliğini de elinde bulundurmaktadır. Çin'in ekonomik gelişimi, tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye'de de yakından takip edilmektedir. Öte yandan, Amerikan PEW Araştırma Merkezi'nce 2013 yılında yapılan bir araştırmada, 39 ülke içerisinde Çin'e karşı en olumsuz algıya sahip ikinci ülkenin Türkiye olması, Türk kamuoyunun Çin'e yönelik bakış açısını da tartışmaların odağına taşımıştır. Bu noktada, Türkiye'deki Çin algısına ilişkin hemen hemen hiçbir akademik çalışmanın bulunmayışı, bu tezin de başlangıç noktasını oluşturmaktadır. Bu kapsamda; Türk halkının Çin'e dair izlenimlerinin, ön yargılarının tespiti, özellikle Çin'deki Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki Uygur Türkleri 'ne yönelik Çin'in baskı politikalarının kamuoyu nezdinde nasıl değerlendirildiğinin anlaşılması için saha çalışması yapılmıştır. Saha çalışması, İstanbul'daki 4 üniversitenin öğrencilerinden oluşan 400 kişi ile sınırlandırılmıştır. Yapılan değerlendirmede, Türk üniversite öğrencilerinin, Çin ve Çinlilere dair bilgisinin oldukça sınırlı olduğu görülmüş, ancak gençler arasında ön yargıların çok etkili olmadığı sonucuna da ulaşılmıştır. Bununla birlikte çalışmaya katılan Türk üniversite öğrencileri Çin'i, "güvenilmez bir ülke" olarak değerlendirmektedir. Bireylerin, Çin ve Çinlilere yönelik algısını, kitle iletişim araçlarındaki söylemlerin, kullanılan dilin şekillendirdiği de, çalışma ile ulaşılan sonuçlar arasındadır. Yine gençlerin, ülkeler arasındaki ilişkilere öncelikli olarak ekonomik işbirliği perspektifinden baktığı, Uygur Türkeri'ne yönelik Çin'in uyguladığı anti demokratik baskı politikalarının, öngörülenden daha az önemsendiği görülmüştür. Çalışmada, toplumlar arasında özellikle eğitim, turizm gibi alanlarda yapılacak işbirlikleri ile temasın artırılmasının, Çin'e yönelik güvensizliğin giderilmesine katkı sağlayabileceği de değerlendirilmiştir.