Özet:
Siyaset felsefesinin temel bir çalışma alanı, devlet ve ona içkin kavramların kökeninin ve bu kavramların, ne tür bir etkileşimle, işleyen mekanizmalara dönüştüklerinin tarihsel bir süreklilik içerisinde araştırılmasını kapsar. Bu çalışmanın amacı, bu zeminden hareketle, devlet ve şiddet kavramlarını tarihsel süreklilikleri ve varoluşsal görünümleri üzerinden ele almak ve günümüzde bu kavramların nasıl bir ilişki içinde olduğunu anlamaya çalışmaktır. Bu nedenle, ilk bölümde öncelikli olarak şiddet kavramı üzerinde durulmuştur. Şiddetin tarihsel gelişim aşamaları ve varoluşsal anlamı açıklanmaya çalışılmıştır. Sonraki bölümde, siyasal düşünce geleneğinde devletin, yöneten-yönetilen, yasa-uygulama ayrımları üzerinden, tarihsel aşamalarına yer verilmiştir. Son bölümde ise, modern çağda devlet- şiddet ilişkisi, ilk iki bölümün oluşturduğu zemin üzerinden incelenmeye çalışılmıştır. 20. yüzyıl, tarihçi Eric Hobsbawm'ın deyişi ile bir "aşırılıklar çağı"dır. Bu yüzyıl, iki dünya savaşının, Soğuk Savaş'ın yaşandığı, uluslararası barışın tesisi için devletlerin yanında uluslararası örgütlerin sistem içerisinde rol almaya başladığı fakat, kitlesel kıyımların, soykırımların gerçekleştiği, kanın ve gözyaşının en çok aktığı yüzyıldır. Modern zamanların altın çağı olarak bilinen ve ulus-devletlerin otoritelerini sağlamlaştırmaya çalıştıkları bu çağda yaşanan şiddet olaylarının analizini yapmak dikkat gerektirmektedir. Bu çalışma, geçtiğimiz yüzyılın sistematik ve kitlesel kıyımlara maruz kalınan dünyasında, modernitenin temelleri üzerinden tasnif edilen anlatıları, siyaset felsefesinin temel kavramlarına atıfla ele alarak, devlet ve şiddet arasındaki karmaşık bağlantıyı incelemeye çalışmıştır.