Abstract:
Demokratikleşme ve otoriterleşme süreçlerinin iç içe geçerek şiddetli bir biçimde
yaşandığı 2000’li yılların ilk çeyreğinde siyasi rejimlerin değişim dinamiklerini
anlamak ve açıklayabilmek giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Öne çıkan kimi
çalışmalarda (Geddes,2018) otoriter rejimlerin hangi alt sınıftan (tek adam, askeri,
tek parti) olduğunun rejimin dayanıklılığı ile belirleyici bir ilişkiye sahip olduğu
önerilmektedir. Buna göre askeri diktatörlükler en kısa ömürlü, tek parti eksenli
otoriter rejimler ise en kalıcı olanlardır. Bu çalışmada Tarihsel Kurumsalcı ve
güzergah-bağımlı (path dependent) bir perspektifi esas alarak rejim değişimlerini bu
tarz genellemelerle ele almanın yanlış olduğunu savunarak, dönüşümleri anlamanın
en sağlıklı yolunun kendilerini yaratan kritik kırılma anlarını ortaya çıkaran
dinamikleri anlamlandırmak olduğunu ortaya koydum. Ele alınan örnekler
aracılığıyla aynı sınıfa (askeri rejim) dahil edilebilecek otoriter rejimlerin (G. Kore
ve Tayland) demokratikleşme açısından 180 derece zıt siyasi gelişmelere zemin
teşkil edebileceğini, buna karşılık farklı kategorilerdeki otoriter rejimlerin ise
(Brunei-Tayland-Çin) otoriter dayanıklılık anlamında benzer sonuçlar üretebildiğini
gösterdim. Rejim değişimleri ve süreklilikleri, kritik kırılma anlarında karşı karşıya
gelen politik aktörlerin kapasite ve sınırlarını belirleyen tarihsel gelişmeler eşliğinde
serimlenerek; yapısal etkenlerin belirleyiciliğinin azaldığı kritik kırılma anları, sivil
toplum içinde ortaya çıkan yeni güç dengelerinin kurumsal mimariye işlendiği ve bu
sayede kalıcılaştığı dönemler olarak merkeze alınmıştır. Brunei, Çin ve Tayland
yapısalcı rejim değişim tezleri açısından uçdeğer (outlier) olarak görülebilecek
olmalarına rağmen istikrar kazanmışlardır. Yapısalcı rejim değişimi teorileri, her
bağlam ve vaka için doğrulanabileceğini düşündüğü genellemeleri ile yaşanan gerçek
rejim değişimlerini açıklama zorluğu yaşarken, betimleyici teorileri ise nasıl ve
neden sorusuna yanıt üretememektedir. Tarihsel Kurumsalcılık bu açıdan rejim
değişimini anlama ve açıklamanın en önemli teorik çerçevesidir. Tarihsel
Kurumsalcılığın tikel vakaları açıklamanın ötesinde orta seviyeli bir teorik yaklaşım
haline dönüşmesi ise kritik kırılma anlarında devlet ve toplum karşı karşıya geliş
biçimlerinin ideal tiplere dönüştürülmesi ile mümkün olmaktadır. Bu ideal tipleri ise
neo-popülist, otoriter tek parti, demokrasi ve rantiye devlet olarak sınıflandırıyorum.