Özet:
Enerji ve kaynakların kullanımındaki verimsizlik ve buna bağlı olarak ortaya çıkan çevre sorunları çağdaş dünyanın önemli problemleri olarak dikkat çekmektedir. Bu sorunlar özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ciddi şekilde kendini hissettirmeye başlamış, ve uluslararası toplumu çeşitli çözümler ve çıkış yolları aramaya itmiştir. Ulusal ve uluslararası temelli çevre kuruluşları, konferanslar ve anlaşmalar bu çözüm arayışlarının bazılarıdır.
Yapılan araştırmalara ve çeşitli kaynaklardan edinilen bilgilere göre dünyada enerji tüketimi ile ilgili en büyük pay binalara aittir. Bu durum nedeniyle inşaat sektörü ve bu sektöre bağlı olarak faaliyet gösteren mimarlık disiplini, enerji ve kaynak sorunları ile ilgili önde gelen sorumlular olarak ön plana çıkarlar. Sorumluluğunun gereği olarak mimarlık disiplini kaynak ve enerji sorunlarına aranan çözümlerle ilgili aktif bir rol oynamaktadır. Bilim ve teknolojideki yeniliklerin de yardımıyla geliştirilen malzemeler, yapım sistemleri ve kullanılan alternatif enerji kaynakları, mimarlık ürünlerinin daha az kaynak ve enerji kullanması ile ilgili adımlar atılmasını kolaylaştırmaktadır. Bunun yanında mimarlık pratiğinin geçmişten gelen deneyimini yansıttığı yöresel ve gelenekçi uygulamalar ile, insanın doğa ile uyum içerisinde ve ona zarar vermeden de yapılar üretebileceği yeniden hatırlanmıştır. Meslek pratiğindeki tüm bu gelişmeler, çevre ve enerji sorunları ile ilgili üretilen çözümler olarak görülmenin yanında, mimarlık mesleğinin yapısının da değişmesine, farklı bakış açıları ve uygulamaların gelişmesine sebep olmaktadır. Çeşitli mesleki kuruluşların ve sektörel bazdaki uygulamaların
ışığında mimarlık mesleği farklı kaygılara ve diğer disiplinlerle daha sıkı ilişkilere sahip bir disiplin olarak şekillenmektedir.
Mimarlık pratiğinde gerçekleşen söz konusu değişim ve gelişimin; bireysel açıdan bakıldığında meslek yaşamına ilk adım, kurumsal açıdan bakıldığında ise mesleğin temelinin atıldığı yer olan mimarlık eğitimini etkilememesi mümkün değildir. Geçmişi usta çırak ilişkisine dayanan, dolayısıyla yaşam boyu öğrenmenin hakim olduğu mimarlık eğitiminin mevcut sektörel ve toplumsal koşullar tarafından şekillendirilmesi eğitimin güncelliği ve geçerliliği açılarından hayati önem taşımaktadır.
Çağdaş toplumlar ve bu toplumların mimarlık eğitim kurumları incelendiğinde mimarlık eğitiminin güncel gereksinimler ve sosyokültürel koşullar tarafından şekillenen dinamik ve içinde bulunduğu zamanı yansıtan bir yapıda olduğu görülmektedir. Ancak Türkiye’deki mimarlık eğitiminin aynı özellikleri taşıdığını söylemek çok mümkün görülmemektedir. Mimarlık eğitim kurumlarının programlarının değişime çok açık olmayan stabil yapısı itibarı ile enerji etkin tasarım ve sürdürülebilirlik gibi güncel kavramların eğitim programı içeriğine kurumsal bir şekilde adapte edilmesi ile ilgili sorunlar ve eksiklikler yaşanmaktadır. Türkiye’deki mimarlık eğitiminin de sistematik olarak geliştirilerek güncel gereksinimlere cevap verecek ve çağa ayak uyduracak şekilde, tasarımda enerji verimliliği ve sürdürülebilirlik konularını içerisinde barındıran bir yapıya kavuşturulması mimarlık eğitim camiasının önceliklerinden olmalıdır.
Bu tez kapsamında, enerji etkin tasarım ve sürdürülebilirlik konularını programına adapte etmeyi büyük oranda başarabilmiş dünyanın farklı yerlerinde faaliyet gösteren mimarlık eğitim kurumlarının, ve Türkiye’deki mimarlık eğitim kurumlarının lisans düzeyindeki program yapıları incelenmektedir. Bu incelemeler ve sonrasında yapılan karşılaştırmalar neticesinde Türkiye’deki mimarlık lisans eğitiminin nasıl bir değişim ve yenilenme sürecinden geçmesi gerektiği değerlendirilmekte ve bu değerlendirme sonucunda bir mimarlık lisans program modeli ortaya konmaktadır. Oluşturulan program modelinin enerji verimliliği ve sürdürülebilir tasarım yaklaşımları bağlamında çağdaş uygulamaları içinde barındırmasının yanında Türkiye’deki yüksek öğrenimin mevcut şartlarını dikkate alarak bu gereklilikleri yerine getirmesine de dikkat gösterilmiş, dolayısıyla ortaya çıkan öneri programın Türkiye’deki mimarlık eğitim kurumlarında uygulanabilir olması hedeflenmiştir. Sonuç olarak mimarlık eğitiminin dinamik ve esnek karakterini yansıtan bir program modeli oluşturulması Türkiye’de mimarlık eğitiminin geliştirilmesi ve güncel gereksinimlere cevap verebilecek bir yapıya kavuşması açılarından katkı sağlayıcı olacaktır.