Özet:
İnsanlık tarihinin ilk sosyal eylemlerinden olan ticaret ve alışveriş kavramlarının, ekonomik ve sosyal etkenlere bağlı olarak tarihsel süreç içerisindeki değişimi, kentlerin ve ticaret mekânlarının kurgusunu etkilemiştir. Başlangıçta, toplanma yeri olarak basit bir kavram olan ve genellikle kent merkezinde konumlanan ticaret mekânları, günümüzde alışverişin yanısıra başka birçok fonksiyonu da içeren karmaşık ve kapalı yapılar halini almış, otomobilin ulaşım aracı olarak egemen hale gelmesine paralel olarak da, kent dışına taşınmıştır. Ancak dünyada son yirmi, ülkemizde son beş yılda yaşanan bir gelişme, açık alan kurgulu alışveriş ve yaşam merkezlerinin karşımıza çıkmasıdır. Bu çalışmanın amacı, söz konusu açık alan kurgulu alışveriş merkezlerinin ticaret ve alışveriş olgularının kent ile ilişkisi bağlamında, kent merkezinde konumlanmış geleneksel alışveriş mekânları ile benzerliklerini ve bu alışveriş merkezlerinin, ticaret ve alışverişin tarihsel süreci içerisinde bir geriye dönüş teşkil ettiğini ortaya koymaktır.Açık alan kurgulu alışveriş ve yaşam merkezlerinin kurgusu, kent merkezinde konumlanmış agora, forum, açık hava çarşısını andıran ortak alanlar, meydanlar, açık oturma alanlı restoran ve kafeleri ile, kent merkezinin hareketli, dinamik yapısına benzemektedir. Plan kurguları, kapalı alışveriş merkezlerinin (mall) rasyonel plan şemasına oranla, geleneksel ticaret mekânlarının organik dokusunu örnek alarak, insanlarda daha "tanıdık" bir izlenim uyandırmaktadır. Bu yeni yaşam merkezleri, sık sık karma fonksiyonlu yapılar olarak karşımıza çıkmakta, mağaza katlarının üzerinde konut blokları, ofis birimleriyle beraber tasarlanmaktadırlar. 1950 sonrası gelişen kapalı alışveriş merkezlerinin sağlıklı toplanma mekânları sunamadığı görülmüş, tespit edilen eksiklikler üzerinden gidilerek "mükemmel kent merkezi" imgelemli alışveriş ve yaşam merkezleri kurulmaya çalışılmıştır. Bu eğilimin temelinde, kent merkezlerinin gerçekte nasıl olduğunu büyük ölçüde kapalı alışveriş merkezleri yüzünden unutan insanların, kent yaşamının hareketli ve dinamik yaşantısına duydukları özlemin yattığını söylemek yanlış olmayacaktır. Kent merkezinin yeniden keşfinin, merkez ancak önemini kaybettikten sonra gerçekleşmiş olması ise oldukça ironiktir.