In the social sciences, especially in the field of Political Science and International Relations, following the 1990s, multidisciplinary trends that have accelerated interdisciplinary scientific studies have begun to be seen frequently. These multifaceted systematic approaches have gradually influenced the disciplines in terms of providing depth and a wide range of analysis to scientific studies. Thus, like in the other disciplines, the framework of IR has also expanded and the principle of choosing only the state apparatus or state-based formations as the unit of study has been abandoned. In this process, Constructivism, which constitutes the basis of this study, made a groundbreaking contribution in terms of providing a middle way to theoretical debates; It has added a third dimension to the mainstream theories that evaluate identities as given and permanent and that do not find them worth concrete scientific studies due to their lack of providing explanations by the analysis of material elements, and to post-modern theories that confine identity studies within its boundaries. In this dissertation, the speeches given by the members of the ruling and opposition parties in the Turkish and Greek Parliaments were investigated comparatively with the method of interpretive discourse analysis. This study reveals the importance of intangible elements at least as much as the tangible elements, in Turkish-Greek relations, which play a crucial role in the perception, interpretation, and making decisions about political developments. Empirical findings based on the study of 3 different political developments (involving the state of war, conflict, and peace, respectively) that took place between the two countries within the years of 1996-1999 are as follows: Firstly, discourses are more effective than actions in the construction of national identity. Accordingly, discourses and narratives are decisive in the establishment and spread of social realities. Secondly, the self and other mutually and continually build each other, but it takes time to notice a continuity or change in the patterns of construction. Thirdly, nationalism and religion are influential in the strong marginalization used in the separation of peoples who have lived fused for centuries. Fourthly, two basic justifications are made so that othering can be adopted by all segments of society: Finding a legal basis and / or creating a historical background. As a result of employing interpretive discourse analysis, this study attempts to examine the main elements of self/other constructions, and whether there is a continuity or change in the identity approaches of the parties towards each other and the reasons for which the existing changes occurred are envisaged.
Sosyal bilimlerde, bilhassa Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler alanında, 1990’lı
yıllardan başlayarak, disiplinler arası bilimsel çalışmalara hız kazandıran
multidisipliner eğilimler sıkça görülmeye başlanmıştır. Bu çok yönlü sistematik
yaklaşımlar bilimsel çalışmalara derinlik ve geniş bir analiz sahası sunması
bakımından bilim dallarını giderek etkisi altına almıştır. Böylece diğer bilim dallarında
da olduğu gibi Uİ’nin de çerçevesi genişlemiş ve çalışma birimi olarak sadece devlet
aygıtının veya devlet temelli oluşumların seçilmesi ilkesi terk edilmiştir. Bu süreçte
bu çalışmanın da temel dayanağını teşkil eden İnşaacılık, kuramsal tartışmalara bir
orta yol sunması bakımından çığır açıcı katkı sağlamıştır; kimlikleri verili ve değişmez
olarak değerlendiren ve maddi unsurların analizi ile açıklanamamaları nedeniyle
somut bilimsel çalışmaya uygun bulmayan ana akım teoriler ile kimlik çalışmalarını
post-modern teorilerin sınırları içine hapseden yaklaşımlara üçüncü bir boyut
kazandırmıştır.
Bu doktora tezinde yorumsamacı söylem analizi metodu ile Türk ve Yunan
Parlamentolarında iktidar ve muhalefet partilerinin üyeleri tarafından gerçekleştirilen
konuşmalar karşılaştırmalı bir şekilde incelenmiştir. Çalışma, Türkiye-Yunanistan
ilişkilerine en az somut unsurlar kadar etki eden soyut unsurların siyasi olayların
algılanması, yorumlanması ve karara bağlanması açısından önemini ortaya
koymaktadır. 1996-1999 yılları arasında iki ülke arasında vuku bulan 3 farklı siyasi
gelişmenin (sırasıyla savaş, çatışma ve barış hallerinin) incelenmesine dayalı ampirik
bulgular şu şekilde sıralanabilir: Birincisi, milli kimlik inşasında eylemlerden daha
fazla söylemler etkili olmaktadır. Buna göre, sosyal gerçekliklerin tesisinde ve
topluma yayılmasında söylemler ve anlatılar belirleyicidir. İkincisi, biz ve öteki,
karşılıklı olarak, sürekli birbirlerini inşa ederler ancak bu inşanın süreklilik ve
değişiklik gösteren dizgelerinin fark edilmesi zaman alır. Üçüncüsü, yüzyıllarca
kaynaşık bir şekilde yaşamış halkların ayrıştırılmasında kullanılan güçlü
ötekileştirmelerde milliyetçilik ve din etkilidir. Dördüncüsü, bir ötekileştirmenin
toplumun bütün kesimleri tarafından benimsenebilmesi için iki temel gerekçelendirme
yapılmaktadır: Hukuki dayanak bulmak ve/ya tarihsel arka plan oluşturmak. Bu
çalışmada, yorumsamacı söylem analizi sonucunda biz/öteki inşasının temel unsurları
ve tarafların birbirlerine yönelik kimliksel yaklaşımlarında bir devamlılık veya
değişim olup olmadığı ve var olan değişimlerin hangi sebeplerle ortaya çıktığı ele
alınmıştır.